Allah! Türk edebiyatının en vurucu dizelerinde geçen en etkileyici aşkının sahibi Ahmed Arif.
"En leylim gecede ölesim tutmuş" ya da "can benim düş benim/ellere nesi" mısralarının geçtiği Ay Karanlıkla mı başlasam,
"Seni bağırabilsem seni
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne."
Ve "Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini..." gibi sağlam sanatlı dizelerin bulunduğu Hasretinden Prangalar Eskittim ile mi?
Ya da içinde bulunduğu durumun "resmini" ancak böyle çizebilirdi dedirten Akşam Erken İner Mahpushaneye'yle mi?
Hırsla çakarım kibriti,
"İlk nefeste yarılanır cıgaram,
Bir duman alırım, dolu,
Bir duman, kendimi öldüresiye,
Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya..."
Peki Terk Etmedi Sevdan Beni şiiri?
Terk etmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terk etmedi sevdan beni...
Tüm bunları sayarken 33 Kurşun'a, Suskun'a, Anadolu'ya değinmesem çok mu haksızlık ederim? ya da Cem Karaca yorumlarından bahsetmesem ne kadar ayıp olur! Çok büyüksün Ahmed Arif.