Biraz evvel geldim işten. Bunca saat iş yoktu, keyfi takıldık işte. İncelemeni gördüm ya, ya bismillah dedim, şu büyülü gerçeklikten bi gireyim topa. Ama önce okumak lazım. Okuyunca hemen, topu taca attım. Muzafferim yolu tıkamış ki!
Diyor ki, aman ha bana ne gerçeklikten ne de onun büyülüsünden bahsedin. Topu taca atmam ondandı. Kategorik bir yasak koymuş Muzaffer kategoriye ayırmaya.
Sene 1984, Bir Yudum Sevgi diye bir film oynadı sinemalarda. Antalya FF'ni sildi süpürdü. Bu filme gitmemiz yönetmenin Atıf Yılmaz olmasından değil, senaristin Fehmi Yaşar olmasındandı. Fehmi Yaşar, hani Hayal Kahvesi var ya, çok şubeli, aha onun sahibi. Dostumuz bizim. Faize Hücum filminin de senaristi. Sene 1982.
1987'de askere gittim. Ana, FY'da orada. Bilecik'te. O da ben de jandarmayız. O, çavuş. İşini uydurmuş, film milm derken saçları 3 cm. yapmış herif. Bizim saçlar 3 mm. Muhabbet ettik edebiyat üstüne.
Dedi ki, Latife Tekin'i tanır mısın? Valla duymuşluğum var da, okumuşluğum yok aga. Büyülü gerçeklik diye girdi topa. (Dur bi yahu, Muzafferim şerh koydu diyemedim o zaman. Şimdi olsa billahi ben de şerh koyardım. Çok haklısın zira) Bir Yudum Sevgi'ye geldin ya. He, geldim. Aha onun senaristi. Ya Fehmi, o filmin senaristi sen değil misin? Ya, asıl Latife, ben senaryolaştırmada yardım ettim. Ya Fehmi, ne adamsın be, ben de sandım ki...
Sevgili Arsız Ölüm dahil, Berci ve Gece Dersleri kitaplarını askerde okudum. 31 sene geçmiş iyi mi! Niye yalan söyleyeyim, O.Kutlar'ın İshak'ı kadar çarpmadılar beni (aynı düzlemden bakıyorlar ya kurmacaya, ondan karşılaştırmam). Ama, özellikle Berci ve bu kitap sıkıydı.
Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür, derler. Doğru be Muzaffer. Ama illa da çarpıldığı şeyler olur ve bunları asla unutmaz insan. Biri, tulumbaydı. Tulumbayı bilmeyenler çoktur illa ki , ama bilenler için bir cümle vardı ki, vay be, nasıl görmüş kadın? Diyordu ki, "Geceleri tulumba, aya karşı tek başına uluyan bir ite benziyordu." Ben bunu hep fark etmiştim de, adını koyamamıştım. Kadın kavramlaştırmış yahu. Odur budur tulumba denilince aklıma bu söz gelir. Tulumbadan su çekenler bilir, gerçekten de, yalağından her su basmasında, tulumba bir it gibi ulur. Tulumbanın kolu da, geceleri ay ışığında itin kuyruğu gibidir. Ama tek başına bir it.
Bir de, kirpi saçlı bir arkadaşıyla eve geldi ya kadının oğlu, hani saka avcısı bir oğul. Oblomuv'un hiperaktifi. İstiridye ile gece lambaları imal ettiler. Satamayınca parktaki ağaçlara astılar. Benim senden öğrenmek istediğim, bu kirpi saçlı arkadaşı vardı ya, o çocuk punkçu muydu?
Bir de, bol bol halı mevzusu vardı di mi?
Kalemine, yüreğine sağlık. Bak nerelere götürdün bu fukarayı!