Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İklimler ve Nihilizm Sorunu: Eksik Mevsim
Burada önemli olan bireysel kimlikler değil aralarındaki aksiyomatik ilişkidir; İsa (değerlerin olmadığı dünya), Bahar (dünyası olmayan değerler) ve yelkenlinin(idealizm) birbirine bağlı olması, her birinin bir ayrışmalı sentezde birbirini beslemesi ve yok etmesidir. İsa ve Bahar Nietzsche’nin kastettiği anlamda nihilisttir: “Nihilist, dünyanın mevcut halinden ‘olmaması’ gerektiği yargısına, olması gereken halinden de olmadığı yargısına varan kişidir.” Nietzsche’nin tanımının birinci kısmı Bahar’ın konumu için geçerlidir: Kendi değerleri ‘bu’ dünyada gerçekleştirilebilir olmadığından, Bahar mevcut dünyayı olmaması gereken bir dünya olarak değersizleştirir. İstenci bir hiçlik, imha istencine dönüşür. Kinci davranışı, Freudcu diyalektiğin “gerçeklik ilkesi” ile “haz ilkesi” kutuplarının ötesine geçen özel bir keyif eklemlenmesidir. Bu diyalektiğin ihlaliyle, keyiften feragatin bir artı keyif üretmesinden gelir, “Zevkine” kendisine “acı çektirerek” “keyif alır”. (Nietzsche Ahlakın Soy Kütüğü) İsa’nın durumunda Tanrı ölmüştür – “dünyanın olması gereken hali” diye bir şey yoktur. Bahar’ın negatif nihilizmi hala bir istençtir; öteki “hakiki” dünyaya ait daha yüksek değerler uğruna ‘bu’ dünyayı değersizleştiren bir istenç olsa bile. Bahar “hiçbir şeye istenç duymamaktansa, hiçliğe istenç duyar“. Diğer taraftan söz konusu idealler değersizleştirilmekle beraber 'bu' dünya muhafaza edilirse, İsa'nın pasif nihilizmine ulaşılır: "Burada geriye kalan sadece yaşamdır, ama değersizleştirilmiş bir yaşam; değerlerin olmadığı bir dünyada devam eden, anlamı ve hedefi olmayan, kendi hiçliğine doğru kayıp giden bir yaşam.”(Deleuze, Nietzsche ve Felsefe) Bahar yaşamın karşısına özü koyuyorsa, İsa yaşamı görünüme dönüştürüyordur. Pasif nihilizm, Nietzsche’nin hınç insanı Tanrıya karşı çıkıp –onu öldürüp- yerine geçtiğinde ortaya çıkar. Yaşamdan üstün bir duyularüstü dünyaya, bu dünyanın değerlerine inanamamaktadır artık. Fakat bu yaşam da istençten yoksun, tepkisel bir yaşam olarak kalır. Pasif nihilist, istenci “uyuşturarak” ıstırabı önlemeye çalışan bir hedonistir. Mutluluk sadece zayıflık ve tepki düzeyinde deneyimlenebilen bir şeye indirgenir; “esasen narkotik, anestezik, sakin, huzurlu görünür. ‘sebtgünü’gibidir… tek kelimeyle ‘pasif’” tir. (Nietzsche Ahlakın Soy Kütüğü) Kökeninde, yani radikal veya pasif nihilizm olarak ortaya çıkışından önce, nihilizm bir güçsüzlük hissidir, ‘bu’ dünyayı olduğu haliyle kabul edememektir. (Nietzsche, Güç İstenci) Tektanrılı dinlerden ibaret bu nihilizm, insanın mevcut dünyayı aşkın bir dünyayla kıyaslayarak reddetmesine olanak veren bir yanılsamalar silsilesi yaratmıştır; bu yanılsamaları akıl, hakikat, üstün değerler vb. olarak meşrulaştırmaya çalışmıştır. Bu bakımdan nihilizm köken itibariyle bir “yanılsama felsefesidir.” Bahar’ın ve İsa’nın (radikal ve pasif) nihilizmleri ancak yanılsama ortadan kalkınca –Tanrı ölünce- ortaya çıkar. Bu nedenle Nietzsche nihilizmi “en yüksek değerler”’in kendilerini değersiz kıldıkları durum olarak tanımlanmıştır. Bir ilişki üçgeni vardır burada: kökensel bir idealist veya dinsel nihilizm, radikal bir nihilizm ve pasif nihilizm. Yelkenlinin önemi de bundan kaynaklanır: Aşkın bir Platonik İdea olarak mevcut durumdan kaçışı imler. Yelkenli, Baharın olmak istediği yerdir –onun için “yaşam başka yerde” dir. Harekete geçmekten aciz İsa’ya arkasını dönüp uzaktaki yelkenliye bakar.
Sayfa 105Kitabı okudu
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.