Gönderi

Aşık olmak varlığından haberdar olmadığınız bir hüsranın (şekillendirici hüsranların ve onları kendi kendinize iyileştirme girişimlerinizin) hatırlatılmasıdır; birini istemiş, bir şeyden mahrum kalmışsınızdır ve sonra birden o şey karşınızda belirir. Bu deneyimle yenilenen, yoğun bir hüsran ve yoğun bir tatmindir. Tuhaf bir biçimde sanki beklediğiniz biri vardır ama o kişi gelene kadar beklediğinizin o olduğundan haberiniz yoktur. Daha öncesinde hayatınızda bir şeyin eksik olduğunun farkında olun ya da olmayın, istediğiniz kişiyle tanıştığınızda o farkındalığa erişirsiniz. Psikanalizin bu aşk hikayesine katacağı fikir ise şudur: Aşık olduğunuz insan aslında rüyalarınızın erkeği ya da kadınıdır; daha tanışmadan önce onu hayal etmişsinizdir-yoktan değil zira hiçlikten hiçlik çıkar, ama yaşanmış veya arzulanmış deneyimlerinizden. O kişiyi o denli net bir biçimde ayırt edebilmenizin sebebi onu bir anlamda zaten tanıyor olmanızdır; onu bunca zamandır beklemiş olduğunuz için ezelden beri tanıyormuşsunuz gibi gelir, ama aynı zamanda size gayet yabancıdır. Tanıdık yabancı kişilerdir onlar. Fakat bu basit hikayede dikkat çekici bir unsur var: Rüyalarınızı süsleyen bu kişiyle tanışmayı ne kadar istiyor, umut ve hayal ediyor olursanız olun onu özlemeye ancak onunla tanıştıktan sonra başlarsınız. Bir nesnenin yokluğunu hissetmek için onun varlığı gerekli gibidir. O gelmeden önce de bir tür hasret duyuyor olabilirsiniz, ama yokluğunun yarattığı hüsranı tüm gücüyle hissetmek için önce onunla tanışmanız gerekir. Adam Philips
·
6 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.