Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sosyoloji ile felsefe arasındaki ilişki nedir?
Gündelik hayatın sosyolojik soruşturmasının kurucusu ismi sayılan Alfred Schütz, Husserl’in fenomenolojik temeli ile Weber’in sosyolojik temeli arasında eleştirel bir sentez kurar. İki ismi de kendi eleştirel süzgecinden geçirerek gündelik dünyaya ve bireyler arası etkileşimlere bakar. Sosyoloji ile felsefe arasında bir ilişki var mıdır? Elbette; ama ilişkinin niteliği şudur: Skandal. Sosyoloji, felsefenin bağrında bir yarık açarak doğmuştur ve bu yüzden felsefe için bir skandaldır sosyoloji. Felsefenin incinmesini sağlayan şey ne idi peki? Felsefî bilme biçimi, bilginin ve bilgi üretiminin, değerin ve değer üretiminin aktörü olarak özneyi görür. Her şey bu öznenin kafasının içinde olup biter, toplum ve tarih sadece dekoratif bir parçadır. Öznenin anlama yetisine, bilincine, ruhuna, özneye içkin olana bakar ve analiz eder filozof. Bu özne, toplumsuz (a-social) ve tarihsizdir (a-historic). Oysa sosyolojik bilme biçimi, yöntemsel çeşitliliğe ve farklı bilgi üretme prosedürlerine sahip olmasına karşın, özneyi toplumdan ve tarihten tecrit edilmiş bir şekilde ele almaz. Bireysel görünen tüm faaliyetlerimizin arkasında daima ama daima sosyal-tarihsel bir mantık vardır, sosyoloğa göre. Bilgi nesnesini kurarken ona asgarî yahut azamî ölçeklerde bir dışsallık atfeder; filozofun yaptığı gibi onu eninde sonunda bireye içkin bir olgu olarak kurmaz sosyolog. Böylesi verimli bir skandalın dört başı mamur mucidi Dinî Hayatın İlksel Biçimleri metni ile anlam ve idrak kategorilerin toplumsal kaynağını izhar eden Durkheim’dır. Ancak bu velut skandalın önemli bir aktörü daha var: Alfred Schütz. Schütz’ün İki Dayanağı: Husserl ve Weber Gündelik hayatın sosyolojik soruşturmasının kurucusu ismi sayılan Alfred Schütz, Husserl’in fenomenolojik temeli ile Weber’in sosyolojik temeli arasında eleştirel bir sentez kurar. İki ismi de kendi eleştirel süzgecinden geçirerek gündelik dünyaya ve bireyler arası etkileşimlere bakar. Husserl’e göre bilinç, her zaman bir şeylerin bilincidir ve bilinçlilik biçimleri tecrübemizin içeriğine sıkıca bağlıdır. Fakat Husserl’in fenomenolojik indirgeme yöntemi öznelliğin, yani bireysel bilincin öz-deneyiminin sınırları içinde kalmaz; özneler-arasılıkla, yani ben’in başka ben’lere (topluluğa) ilişkin bilinçliliğiyle de ilgilenir. Peki, fenomenolog bu başka ben’lere ilişkin olan tecrübeyi nasıl açıklayacak? Schütz bu sorunun açtığı sorunsalı işlemek için Weber’i yardıma çağırır. Weber’e göre sosyolojinin konusu, toplumsal eylemdir. Sosyolojinin görevi, Weber’e göre, öznel anlama sahip toplumsal eylem tiplerini analiz etmektir. Bu iki hattı son derece ustalıkla birbirine ören Schütz, tecrübe ve bilinç arasındaki ilişkiyle, gündelik hayatta kabul gören ve paylaşılan bilgi türüyle (ortakduyusal bilgi) ilgilenir. Ona göre sosyal dünyadaki fenomenler hakkındaki deneyimlerimizin temeli, toplumsal ve kültürel olandır. Kalkış noktası ise bireysel bilinç değil, bireyin gündelik yaşamını eylediği yaşam-dünyasıdır. SABRİ AKGÖNÜL
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.