Benim yaptığım eleştiriler çok PM kaçabilir. Dolayısıyla pek bir kaale almayın beni derim. (TDK kala diyor, reddediyorum.)
“Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdığımda, kapkara bulutlarla göz göze geldim.” Niye, biz de göz göze mi gelelim? Belki başka bir şey istiyoruz. Peki şöyle olsaydı? “Kafamı gökyüzüne kaldırdım, kapkara bulutlar” Kıyamet mi kopardı?
Semih Gümüş, Radikal varken haftada bir yazar, bol bol tanrısal anlatıcıya giydirirdi. Halbuki tanrısal anlatıcı kadar yazarın elini kuvvetlendiren başka bir anlatıcı yoktur. Sonra kendisi bir roman yayınladı. Bir romanda ne olması gerekirse o var, diye röportaj verdi. Okudum ben de bakalım bir romanda olması gerekenler neler diye. Ele vermiş talkımı, kendi yemişti salkımı. Neyi eleştirmişse, onu yapmıştı. Şimdilerde neler anlatıyordur kim bilir?
Uzun, ben anlatıcılı bir tanışma öyküsü okudum. Bir öykü üçün zor, riskli bir konu.
<<<<<sesi en yüksek seviyeye ayarladım ve elim istemsizce havaya kalktı, ağır çekim bir hareketle taksiciye kusura bakma dercesine ufak bir mesaj gönderdim. Birkaç kişi bana bakıyordu ve onlara ne var bakışı attım, hayal edin işte, o saçma sapan surat ifadeniz ve bir bulldog gibi sallanan yanaklar, salyamız eksik olsun. Sonra Sol adım, sonra sağ adım, tekrar sol ve tekrar sağ yürümeye başladım. Evet, Modaya doğru yürüyordum ve hiçbir şey düşünmüyordum. Sadece yürüyordum. Hayatımda her şeyin anlamsızlaştığı, sonra karanlıklaştığı bir anda karşıma çıktı.>>>>>
Öykünün başlarında kullandığın klasik edebiyat anlatımın sonraları utangaç bir bilinç akışına evriliyor. Yoksa hapı yutmuştun. Nasıl da elin güçlendi di mi? Keşke daha bir rahat kullansaydın aralarda. Anlatımla, ruhsal durum sürekli yer değiştirseydi.
“Standart” dedim, neden sordun?” burada koptum. Çok güzel bir cevaptı. Standart. )) Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi bi şey. Çok güldüm. Tek bir kelime bile yetiyor okuru öykü ile barışmak için. ))
Nihilist yahu senin bu kahraman. Bazı yerlerde Bazarov’u hatırlattı. ))
<<<<<Zaten bu kadar ölümden o sorumlu olsa özür dilese ne olacaktı, özür diledikleri yeniden hayata mı dönecekti bayan Akura kızı Sunuka’yı tekrar kucağına mı alacak, Bay Maki mesai bitiminde eve mi dönecekti sanki. ben ne saçmalıyorum. Akura kim. Tanrım, ne oluyor bana.. “Özür dilemene gerek yok” dedim. >>>>>
Buralar olmasa sıkardı çok. Daha çok mu olsaydı?
Valla benim de canım kokoreç çekti. Ayıp ettin.
Ukala bir de, ama antipatik değil. ))
“Değilim, güzel yanı da o dememle birlikte başını iki yana sallıyor.” Biz genelde üç yana sallıyoruz. )))
Güzel göndermelerle ve mizahi bir anlatımla kotarmışsın öyküyü. Nihilizm üstünden bir gerilim yaratsaydın bir de, tadından yenmezdi. Nasıl diye sorma. Mesela telefon nosu alıp verme işinde de olabilirdi. Aparat bu, sağı solu belli olmaz.
“şuan” yordu beni. Şu ayrı yazılması gereken de’ler dava açacaklar haberin olsun.
Kalemine sağlık.