İnsan bedensel ve ruhsal gelişimi için diğer insanlara ihtiyaç duyan toplumsal varlıklardır. Ancak insanın kendi yetersizlik duygusundan kaynaklanan ve onu bir iktidarla özdeşleşmeye götüren durum, empatinin yitimine yol açmaktadır.
Kendi sorumluluğunu, üst sistemlere devreden bir insan oluş, yabancılaşmış bir insan oluştur. Yabancılaşmış insan, asıl kaynaklarından kopmuş, havada kalmış deneyimlere dönüşerek körelmiş duygulanımların tutsağıdır.
Bir başka tehlikeyi de, vicdanın yerini görevin, kimliğin yerini de iktidarla özdeşleşmenin aldığı “bürokratik” kişilik oluşturur.
Empati, içimizdeki insaniyetsizlikle aramıza duvar ören bir engeldir. Uygarlığımızın tarihi, acıma duygusunun bastırılması ve parçalanmasıyla sadece iç içe geçmekle kalmaz, aynı
zamanda bunun temelini de oluşturur.