Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Aysel'in Öyküsü
Öyküsüyle yaşamalı insan. Yaşatmalı, yazmalı. Üzülse de unutmamalı, yaşadığı sürece hatırlamalı. Unutamadı Aysel o günü, o geceyi. Küçüklüğünden bu yana anne babasının kavgalarına bir çok kez şahit olmuştu. Bu Aysel'in gerçeğiydi artık. Böyle bir gerçekle büyümüştü o. Kendini diğerlerinden soyutlamasının, diğerleri gibi olamamasının en büyük nedeni de bu kavgalarmış. Sorunları ile başa çıkma gerekliliğini de öğrenmeye başlamış bu dönemde. Çünkü Aysel bu evin tek çocuğuymuş ve dayanabileceği bir kardeşi yokmuş. Diğer çocuklarla zaten anlaşamıyormuş. Belki güçlendirmiş bu yaşadıkları onu lakin aynı zamanda kırgın ve hassas bir çocuk yapmış onu. Zor zamanlarında, içini dökmek istediğinde yardımına okuldaki edebiyat öğretmenin tavsiyesi yetişmiş. Bir gün Aysel'in gereğinden fazla dalgın olduğunu ve canının sıkıldığını fark etmiş, Aysel'e nedenini sormuş, Aysel de anlatmamış tabi ki. Geçiştirmiş.Sonuçta bir gururu varmış. Hiç anlatılır mıymış böyle konular öyle önüne gelene. Her neyse öğretmeni de pek üstlememiş, yalnız bir tavsiyede bulunmuş. Yazmasını istemiş. Her ne sorunu varsa içine atması yerine, kağıda geçirmesini, böylece hem bir nebze de olsa rahatlamasını hem de her ne sorunu varsa onu unutmamasını sağlarmış yazmak. Çünkü insan öyküsüyle yaşamalıymış. Ayrıca onu hem yaşatmalı hem de yazmalıymış. Üzülse de unutmamalıymış, yaşadığı sürece hatırlamalıymış. ''Peki o geceyi unutamamasının nedeni neymiş?'' dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü o gün diğerlerinden farklıymış. Yine hiç anlam veremediği saçma bir mevzu yüzünden kavga etmişler o akşam/gece. Annesinin ses tonundan bile beliymiş farklılığı, tuhaflığı o günün. Çünkü o ağlamıyormuş ama ses tonu ağlayan bir insana ait gibiymiş. Annesinin içi ağlıyormuş. Anlayamamış Aysel. Bir köşede onları izlerken tüm utancıyla, duyabildiği bu cümle kulaklarında tıkılı kalmış: ''Hiç, hiç sevmedin beni, ben de hep seni severek kendimi çürüttüm, hep, hep...'' Hep kavga ettikleri bir gerçek olsa da bugün en kötüsü yaşanmış, bugün farklıymış. Yüreğine oturmuş bu sözler. Kurşun gibi diye nitelendirmiş o an bu sözleri çünkü gerçekten çok canını yakmış annesi Melis Hanım'ın sözleri. Fakat canının yanmasının, ve o günün farklı olmasının bir başka nedeni de Nâzım imiş. Nâzım okuldan sevdiği çocukmuş. Bir anlamda ona, bihaber olsa da bu süreçte güç vermiş. Çünkü Aysel onu öylesine sevmiş ve bağlanmış ki. Her gün ona, mavi gözlerine baktığında umut toplamış. Ve gerçekten de mutlu olabilmiş bir nebze onun sayesinde. Ama tek taraflı bir aşkmış onunkisi. Tıpkı babası gibi Nâzım da Aysel'i hiç, hiç, hiç sevmemiş. Bir yandan onu uzaktan avutan ona umut veren o çocuk bir yandan da sevgisizliği ile içten içe çürütmüş Aysel'i. O gün, o kavga esnasında, köşesinde Aysel bunun annesi ve kendisine bağışlanmış ortak bir kader veyahut keder olduğunu aklına takmış. Sevgisizlik bir yanda, anne babası bir yanda çürütmüş Aysel'i. Hayat hem çok tuhaf hem de çok acımazmış. Silip süpürmüş bu hayattan onu. Bir daha da toplanamamış. -Berdan
·
6 görüntüleme
Okuma Delisi / Emir okurunun profil resmi
Güzel bir deneme olmuş. Eline sağlık dostum :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.