Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

88 syf.
8/10 puan verdi
·
27 saatte okudu
Bu kitabı bundan tam bir yıl önce haziran 2017’de okumuş ve instagramda da yorumlamıştım. Aradan geçen bunca zamanda neler olup bittiğine ve neler yaşandığına bakarak, duygu ve düşüncelerimde ne gibi değişimler olduğunu görmek amaçlı tekrar okumaya karar verdim. Ve fark ettim ki oldukça çok şey değişmiş. Ben de üzerimde farklı hisler uyandıran bu duygu ve düşünceleri yeniden yazmaya karar verdim. Ve işte buradayım… Hayata dair istediği her şeyi elde etmiş bir insan hayal edin. Artık ava çıkmak ya da kumar oynamak veya en güzel kadınlarla zevk dolu dakikalar yaşamak artık bir his uyandırmıyor. Baron Friedrich de böyle bir insan. Aslında her erkek bu tarz bir durum içerisine düşmüştür. Sadece bazıları bunu kelimelerle ifade edebilecek kadar edebi duygusallığa sahip olduğu için, içinde bulunduğu durumun farkına varabilmiştir. Hayatınızda var olan bir kadının siz de uyandırdığı hissiyatın aslında bir anlam ifade etmediğini ne zaman anlardınız? O kadının sizden ayrılmaya karar verdiği ya da artık onun size itici gelmeye başladığı zamanlarda değil mi? Böylece aşkmış gibi sandığınız şeyin aslında geçici bir heves, vazgeçilemez bir tutku ya da vazgeçildiğinde kendinizi içindeymiş gibi hissedeceğinizi sandığınız boşluk olduğunu anlarsınız. Evet, bu o kadına karşı biraz haksızlık oluyor ama siz duygusuz bir erkeksiniz ve cinsel bir birleşimin, bir kadının teninde sıcak nefes bulmanın siz de uyandırdığı hazzın her şeyi unutturacağını iyi biliyorsunuz. O andan itibaren artık sıradan bir erkek olmadığınızı fark eder ve içinizi umursamaz bir soğukluk, acımasız bir duygusuzluk kaplar. Friedrich de olduğu gibi sizde de artık güzel olmayan bir kadında dahi çekici bir erotizm bulabilir ve her bir cm2sini fütursuzca bir açlıkla inceleyebilirsiniz. Gözlerinizle onu küstahça çıplaklaştırabilir, göğüslerini titrerken hayal edebilirsiniz. Ve onun bir başkasına ait olduğu bilgisi sizde yalnızca o adama karşı nefret, kadına karşıysa çekimsel bir erotizm uyandırır. Buna direnmeye çalışır, toplum içindeki yerinizi sorgular ve bu vahşi erotizme karşı koymaya çalışırsınız. Ama şeytan size şöyle seslenir; Cennet’de hizmetkar mı olmak istersin yoksa Cehennem’de hükümdar mı? İçinizdeki kötülüğün damarlarınızda yayılmaya başladığını hissedersiniz. Biri üzerinde hakimiyet kurabileceğiniz düşüncesinin size verdiği güçle kendinizi dokunulmaz hisseder, büyük bir haz duyarsınız. Ve istediğiniz her şeyi de yaparsınız. Kadınları olgusal olarak kullanıp kendinizi tatmin eder, evli kadınları ayartıp kocalarının sunmadığı şehveti sunarsınız. Ve bu ta ki şeytanın sizle olan anlaşmasını tek taraflı olarak feshetmesine karar verene kadar sürer gider. Sonra devreye Tanrı girer ve vakit cezalandırma vaktidir. Korkunç bir duygu hissetmeye başlarsınız. Bunu okuyan sizler, gerçek hayatlarınızı düşünün. Ailelerinizi, işlerinizi, eşlerinizi, bilgisayarlarınızı, sahilleri, barları ve vazgeçemeyeceğiniz birçok şeyi. Ve bir insanı öldürdünüz, polis kapınıza dayandı, ne yapardınız? Her şeyi kaybetmek üzeresiniz. Yaşınız çok da genç değil ve boktan bir delikte çürüyeceksiniz. Nasıl bir korku olurdu değil mi? Ama Tanrı’nın başka planları vardır ve amacı sizi kazanmaktır. Bu yüzden de size eşdeğer bir korku yaşatır. Ama sefil hayatlarınızı mahvetmenize de izin vermez. Ve size vereceği hayat dersiyle artık anlamaya başlarsınız: “Cehennem’de hüküm sürmektense Cennet’de hizmetkar olurum…”
Muhteşem Gece
Muhteşem GeceStefan Zweig · Venedik Yayınları · 2018143,9bin okunma
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.