Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

279 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
31 saatte okudu
"Başıma harika bir şey geldi. Göğün yedi kat yukarılarına çekildim. Tanrılar orada oturuyorlardı. Bana özel bir lütufla bir dilekte bulunma ayrıcalığı bahşedildi. 'Ne dilersin?' dedi Merkür. Bir an şaşırdım kaldım. Sonra tanrılara şu şekilde hitap ettim: 'Çok saygıdeğer çağdaşlar, dileğim tek şudur ki, kahkaha hep benden yana olsun.' Tanrılardan hiçbiri tek kelime etmedi; hepsi gülmeye başladı. Bundan dilediğimin kabul edildiği sonucuna vardım ve anladım ki tanrılar kendilerini zarafetle nasıl ifade edeceklerini biliyorlardı; zira ciddi bir tavırla, 'Dileğin kabul oldu' demek onlara pek yakışmazdı." Kitabın adının nereden geldiğini "Kaygı Kavramı"nda geçen bu paragraftan anlayabiliyoruz. Kierkegaard bu pasajda iki noktayı birden vurguluyor; birincisi kahkahanın tanrıların kendini ifade etme şekli olduğunu vurgulayarak kahkahanın değerini artırıyor. İkincisi ise tüm melankolisine karşı dünyaya kahkahayla baktığını, dünyayı öyle anlamlandırdığını bir kez daha gözlerimizin önüne koyuyor. Kitabın adı ile ilgili bu açıklamadan sonra, kitabın yazılış tarzı hakkında bilgi verelim. Bu kitap, Kierkegaard'ın kendisi tarafından yazılmamıştır. Roger Poole ve Henrik Stangerup tarafından 1983 yılında derlenmiştir. "Büyük bir dehanın tanınmaması elbette üzücü; ama yanlış tanınması daha da beter." diyerek açıklıyor Roger Poole kitabın yazılış amacını. Nedim Çatlı'nın dilimize kazandırdığı bu kitapta, önsöz bölümü haricinde tüm metinler Kierkegaard'a ait ve hiçbir yorum veya müdahale bu yoktur. Bu nedenle, Kierkegaard'ın kendisi yazmış gibi olduğunu söyleyebiliriz. Kitabın içeriğine geçersek, kitaptaki metinler Kierkegaard'ın ağır felsefî metinleri değil, daha çok Günlükler'den olmak üzere genel olarak yazın kariyerinin başlarına ait yazılara yer verilmiş. Bu açıdan bakarsak, Kierkegaard'a akademik olmayan bir ilgi duyan okuyucunun hedef alındığını söyleyebiliriz. Kitaba girişte, Danimarka halkı ile Kierkegaard arasındaki zıtlıktan bahsediliyor. Materyalist Danimarka halkına karşılık, idealist Kierkegaard ilk bakışta Alman felsefesine yakın gibi duruyor ama dönemin büyük düşünürü Hegel kendisini büyük hayal kırıklığına uğratınca kendi içine dönüyor. Kierkegaard'ın hayatında ailesi ile ilişkisi, özellikle babası Michael Pedersen ile olan ilişkisi önemli yer tutuyor. Günlüklerinde annesinin bir kere bile adı geçmemesine karşılık, "Søren'in annesinin ölümüne üzüldüğü kadar, dünyada hiç kimsenin bir ölüme üzülmediği" de söylene gelen bir ifade olmuştur. Baba Michael Pedersen'a dönecek olursak; oğlunu özellikle dinî yönüyle etkilemiştir. Michael, gençliğinde Tanrı'ya isyan ettiği için Tanrı tarafından cezalandırıldığını düşünüyordu ve Michael iki eşini, iki kızını ve iki oğlunu erkenden kaybetmesini dine bağladı. Bunun Kierkegaard felsefesinde önemli belirleyici olduğunu söyleyebiliriz, ayrıca Michael'ın zenginliği, toplumsal konumu da Søren'in hayatında önemli yere sahip olmuştur. Aile dışında, belki aileden de öte, Søren'in hayatındaki en önemli kişi elbette ki Regine Olsen'dir. "Baştan Çıkarıcının Günlüğü" baştan sona Regine ve nişana odaklansa da, diğer eserleri de sıklıkla o ilişkiye hitaplarla doludur diyebiliriz. Dünya tarihinin en uzun aşk mektubu "Ya/Ya da", "Korku ve Titreme", "Tekerrür" ilk başta yazılacaktır bu alanda. "Korku ve Titreme" elbette ki çok özeldir, ilk bakışta tamamen dinî amaçlarla yazılmış gibi gözükse de, sıklıkla Regine'e hitaplarla dolu olduğunu görüyoruz. Üstadın hayatı boyunca ironik olmadığı, ciddi olduğu tek konunun 'genç kız' ve nişan olduğunu söylesek yeridir. "Kitaplar bir anlamda tez, beden ise antitezdi." Kierkegaard'ın müstear isimler ile yazması da bir anlamda böylece bir anlam kazanıyor. Tezlerini farklı isimlerle ortaya koyunca, bedeniyle kısıtlama olmadan, rahatça hareket ediyor ve 'kahraman'' oluyor. Bu kitapta yer alan, müstear yazarların tartışmaları belki de edebiyatının doruk noktalarından biridir. Victor Eremita, Constantin Constantinius, Baştan Çıkarıcı Johannes, moda terzisi ve Yargıç Wilhelm 'kadınlar' ana başlığında tartışıyorlar. Kierkegaard, her müstear yazarını mükemmel bir şekilde konuşturur ama Baştan Çıkarıcı Johannes'in düşüncelerine hayran kaldığını görebiliriz. Kitapta, pek fazla yerde bulamayacağımız Kierkegaard'ın siyasi fikirlerinin de konu edildiğini görüyoruz. Üstad, birçok tartışmada siyaseten yetersiz olduğunu ve bunun kendisini ilgilendirmediğini söylese de elbette ki döneminin büyük kafası olarak gündemin içinde yer aldı, hele ki devrimci bir dönemde yaşadığını da hesaba katarsak, uzak durması imkansızdı. Bekleneceği üzere, muhafazakar diyebileceğimiz bir çizgisi var ama siyasi konularda yazdığı yazıların tatmin edici olmaktan uzak olduğunu söylemek mümkün ve olayları geniş bir açıdan görmemiş.
Kahkaha Benden Yana
Kahkaha Benden YanaSoren Kierkegaard · Ayrıntı Yayınları · 2021618 okunma
··
1.140 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.