Gönderi

İstanbul'un baharı güzeldir. (..) Bahçelerde bir gölge ve ışık, bir renk ve ahenk cümbüşü vardır. Dünyanın en güzel denizinden esen tatlı bir rüzgâr; bu bahçeleri dolaşır; çiçeklerin en güzel kokularını koparır, kuşların en güzel şarkılarını alır; sonra kafesleri, panjurları, tül perdeleri hiçe sayarak, köşklerin içine dalar. Istanbul'un nazlı kızlarını uykudan uyandırır. 1917 baharı da Istanbul'a -kendinden evvel gelenler gibi- böyle coşkun, böyle sarhoş bir güzellikte gelmişti. Hatta evvellilerden daha da bir güzel, daha da bir alımlıydı sanki. Harpmiş, darpmış; gidenler dönmüyor; kalanlar perişan oluyor... Memlekette açlık varmış, sefalet varmış... Çiçeklerin umurunda mı?.. Kuşların haberinde mi? Onlar kendilerine düşen vazifeyi ellerinden geldiğince kusursuz yapmaya çalışıyorlar. Ama kuşlar artık Çiftehavuzlar'ın nazlı kızlarını uykudan uyandıramıyorlar. Bu vazifeyi şimdi askerin "Kalk borusu" yapmaktadır.
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.