Tanrı, biri işte, ama kimse gelmedi ve gerisini hatırlamıyorum.
uyandığımda güneş doğmuştu, yatağın altındaydım, yatağın altından çıktım ve ayağa kalkabildiğimi
keşfettim, çenemin altında derin bir kesik, ellerim morarmış, çok daha kötü akşamdan kalma-lıklar
yaşamışlığım var. ve insan çok daha kötü yerlerde de uyanabilirdi, cezaevinde? belki, etrafıma baktım,
gerçekti, her yer kırılmış, dökülmüş, parçalanmıştı -abajurlar, iskemleler, etajer, yatak, küllükler- kan
revan, kendi halinde tek bir eşya bile kalmamıştı, her şey çirkin ve bitikti, bir bardak su içip etajere
gittim, oradaydı: onluklar, yirmilikler, beşlikler, poker oynarken her çişe gittiğimde çaktırmadan
etajerin çekmecesine fırlattığım bütün paralar, ve PARA ile ilgili kavgayı benim başlattığımı
hatırladım, yeşillen topladım, cüzdanıma yerleştirdim, mukavva bavulumu çıkardım, çökük yatağın
üstüne yerleştirdim ve pilimi pırtımı toplamaya başladım: işçi gömlekleri, tabanları delik sertleşmiş
ayakkabılar, sert ve kirli çoraplar, gülmek isteyen çuvalvari pantolonlar, San Francisco Opera
Salonunda .m biti kapmaya dair bir öykü, yırtık bir Thrifty Drugstore sözlüğü -"palingenesis: yaşam-
tarihinde cedlerin evriminin özeti."
saat çalışıyordu, emektar çalar saat, Tanrı uzun ömürler versin, kaç kez sabahın yedi buçuğunda
akşamdan kalma uyanıp s.kmişim işi demek zorunda kalmıştım? SiKMİŞİM İŞİ! neyse, öğleden sonra
dördü gösteriyordu, tam saati bavula koymak üzereydim ki, evet, elbette, kapım çalındı. "Ne var?"
"Bay Bukowski?" "Evet? Evet?"
"İçeri girip çarşafları değiştirmek İstiyorum."
"Hayır, bugün olmaz. Hastayım."
"Geçmiş olsun. Ama İzin verin Şu Çarşafları Değiştireyim, İki Dakika
Sürmez"
"Hayır, Hayır, Çok Hastayım. Beni Bu Halde Görmenizi İstemiyorum."