Ah bizim çocukluk dönemlerindeki saf aşklarımız, kalp kırıklıklarımız, unutamayışlarımız, fiziken ayrı olup da ruhen içimizden yollayamadıklarımız..
Hayatımıza zorla da olsa bir yön vermişken neden hep geçmişten birileri çalar kapımızı?
Fundy Körfezi'nin gel-gitlerinden daha fazla gel-git yaşadığımız hayatlarımızda geçmişten birinin çıkıp gelmesiyle karar mekanizmamızın zayıflaması, duygularımıza yenildiğimiz zamanlarda mantıklı düşünemeyen bizler, birçok soru işareti barındırırız kafalarımızın içinde:
Mantıklı yolda mı devam etmeli?
Duygularının peşinden mi gitmeli?
Hayatımıza bir yön vermişken hiçbir şeyin kafalarımızı karıştırmaması dileğiyle^^
Not: Haruki Murakami'nin tarzı düşünüldüğünde bu kitap, çok daha az soru işaretiyle bitti. Diğer eserlerine nazaran daha az belirsizlik barındırıyor. Daha gerçekçi duygular ve daha çok hissedebildiğimiz bir roman.