Gönderi

Tasavvuf, itikadda yakîn, amelde ihlâs elde ederek İslâm’ı ihsan makamında yaşamaktır. İhsan, kişinin her an ve her yerde Allah Teâlâ’nın huzurunda bulunduğu şuuruyla müteyakkız, müeddep ve müttaki olması; yaptığı her işi güzel, doğru ve özenli yapmasıdır ki, “örneklik” dediğimiz hal tam da budur. Nebevî terbiyenin mirasçısı kâmil mürşidlerin kılavuzluğunda Kur’an ve Sünnet’e harfiyen ittiba olmayınca da tahakkuk etmeyecektir. Kendilerini tasavvuf ehli diye vasıflandıran bütün çevre ve meşreplerin bu sahih örnekliği sergilediği söylenemez. Türlü sebeplerle tasavvufun zâhir-bâtın dengesindeki ince çizgisini muhafaza edemeyen yapılanmaların, modernliğin etkisine maruz kalınmadığı eski zamanlarda da bugün de şeriatı ihmal gibi bir ifrata düştükleri mâlumdur. Böyle bir ifratın, bâtın inşasını büsbütün reddeden, tasavvufu şirk sayan, bir çeşit Hâricîlik diyebileceğimiz hırçın ve saldırgan anlayışı doğurduğu da bir vâkıadır. Ali Yurtgezen / Tasavvuf ve Nakşibendilik
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.