Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

248 syf.
6/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
--- Bu inceleme ufak tefek (belki de büyük) 'spoiler'lar içerebilir arkadaşlar. Sonra demedi demeyin:)--- Türkiye'de henüz herhangi bir Hasan Ali Toptaş kitabı okumamış 8 kişiden biri olarak, gerçek bir baskı ve endişeyle açtım kitabın kapağını... Artık bu buluşma gerçekleşmeli, ben de ortamlarda herkes gibi Hasan Ali Toptaş konusu açıldığında üzerine bir çift söz söyleyebilmeli, 'Türkçe'yi çok akıcı kullanıyor', 'betimlemeleri harika', 'ne kadar duru bir dili var' gibi kalıplar kullanarak kendimi ifade edebilmeliydim... İşte bu şartlarda başladı okuma süreci ve haliyle ilk sayfalar baya zor geçti benim açımdan. Hatta itiraf etmem gerekir ki, anlatıcı, eşine babasının yaşadığı problemin gerçek nedenini ilk kez anlatırken kitabı yarıda bırakmayı dahi düşündüm. Yeni bir Zülfü Livaneli vakası mı yaşayacaktım yoksa? Hasan Ali Toptaş da mı asıl konuya odaklanıp geriye kalan detayları çalakalem yazan bir yazardı? Çünkü kitaptaki çiftin 5 yaşında çocuğu olduğuna göre minimum 6-7 yıldır evli olmaları gerekiyor. Bunun bir de flört dönemi var tabii... Hadi biz yine de 6 yıl diyelim... Yahu bir insan 6 yıl boyunca babasının neden tek bacağının olmadığının gerçek sebebini karısına anlatmaz mı? Bunun hiç gerçek hayatta bir karşılığı var mı sizce? Hayır Aziz Amca'nın bacağı uyuşturucudan falan kesilse hadi, bir nebze anlarım durumu. Adam şoför yahu; kaza yapmış ve bacağı kurtaramamışlar. Herkesin başına gelebilecek bir durum. Ortada bir gizem falan da yok. O zaman neden 6 yıl boyunca karına anlatmazsın ki?! Konuyu bu kadar uzatmış olmamı garip karşılayabilirsiniz ama bence önemli bir konu. Çünkü okuduğum kitapların ilk bölümlerinde bu tip durumlarla karşılaştığımda bir anda kitaptan kopup uzaklaşabiliyorum. Ancak bu sefer 'yarım bırak jokeri'ni kullanmak istemedim açıkçası. Yine de Toptaş'ın, Aziz karekterinin başından geçen kazayı bize anlatmak için seçtiği yöntemi yetersiz bulduğumu ve burada bir çeşit yazar tembelliği yapıp kolaya kaçtığını belirtmeden geçemeyeceğim... ----------------------------- Kitabı okuyanlar çok iyi bilirler ki, bu kitap üzerine dönen tartışmalardan birisi de 'Hasan Ali Toptaş çok mu tekrara düşmüş, yoksa anlatmak istediklerini pekiştirmek için sık sık tekrar yoluna mı başvurmuş' meselesidir. Yani Denizli-Ankara arasında süregelen yol hikayeleri, kasabaya geliş, kapının girişini engelleyen uzun asma yaprağı, akşamları eve doluşan misafirlerin tek tek isim listesi ve benzer birkaç konu kitap boyunca neredeyse copy-past yöntemiyle sık sık tekrar ediyor. Tartışma da bunun üzerine dönüyor. Ben bu tartışmada 'tekrarcı' ekibin içerisinde görüyorum kendimi. Çünkü amaç pekiştirme olsaydı, aynı konular yeni detaylar da eklenerek farklı şekillerde de anlatılabilirdi. Mesela geçenlerde okuduğumuz
Dino Buzzati
Dino Buzzati
'nin
Tatar Çölü
Tatar Çölü
adlı eseri, konusu itibariyle tekrara düşülmesi en elverişli kitap olmasına rağmen, konuda evet ama anlatımda herhangi bir tekrara rastlamıyorsunuz. Ancak Toptaş böyle bir zahmete girmeyi gerek görmemiş. Her kasaba sahnesinin belli bir rutini var. Eve gelen misafirlerin sıralaması bile neredeyse aynı. Eve geldikten sonra yapılanlar da öyle... Bu sahneler, olayı yaşayanlar için böyle olabilir. Yani kişiler, konuşmalar, odadaki gerginlik falan aynı olabilir. Ancak bunu bir kurguda işlerken yazıya da aynı sıralamayla geçirilmesi benim nazarımda bir tekrardır deyip bu bahsi de kapatıyorum... --------------------------- Kitabın isimsiz baş karakteri olan yazarın nasıl bir kişiliği olduğunu çözmek kolay değil... Karakterin yazar olması, ailesinin Denizli'de yaşaması ister istemez bu kitap otobiyografik bir kitap mı sorusunu sordurmuş okurlara... Toptaş ise bunu önceden kestirdiği için kitabın içerisinde kızıl sakallı akademisyene salladığı bölümde 'hayır, bu kitap otobiyografik değil' anlamına gelen mesajlar vermiş okuruna. Sonrasında yaptığı bir röportajda da ayrıca belirtmiş zaten... Ancak bence her roman farklı seviyelerde otobiyografik izler taşır. Zaten bu kitapta da pek çok detayın, özellikle akrabaların, gözleme dayalı bir bilinçle yazıldığı çok açık. Bu insanlar veya benzerleri mutlaka hayatının bir döneminde Toptaş'ın çevresinde bulunmuşlar... Ana karakter, dışarıdan bakıldığında bol bol türkü dinleyen, anne-babasının sözünden çıkmayan, onlar için her türlü fedakarlığı yapan, sık sık gözyaşı döken, naif, insancıl, içimizden biri gibi bir profil çiziyor... Ancak detaylara bakıldığında onun kibirli, çevresindekilere biraz tepeden bakan farklı bir yanının olduğunu da görmek mümkün... Özellikle akrabalarıyla yan yana geldiğinde o şehirli-yazar kimliğinden gelen kibir kendini inceden de olsa hissettiriyor... ------------------------- Hasan Ali Toptaş'ın meşhur betimlemeleri konusuna gelirsek; evet gerçekten usta işi betimlemeler var kitapta. Ancak buraya da bir şerh koymadan geçemeyeceğim. Toptaş, betimlemeleri kitabın bütünselliği içinde değil de ana konunun dışında spot spot şeklinde kaleme almış. Demek istediğim; yazar karakter kitapta ne zaman sigara içmek için balkona veya bahçeye çıksa bilin ki orada betimleme yapacak:) Yani betimlemeler reklam arası gibi karakterin sigara molalarında araya serpiştirilmiş. Oysa ki, Hüseyin Dayı'nın sarı tesbihi gibi daha çok detay eklenerek, insanlar üzerine de biraz daha tasvir ve tahlil yapılabilirmiş bence... Ancak dil olarak Toptaş'ın gerçekten de çok sade ve akıcı bir dili olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Zaten kitabın sonunda kendi kendime şu tespiti yaptım: Dili o kadar kuvvetli ve akıcı ki, bütün kusurlarını örtecek kadar güçlü bir kalemi var! Ancak bu kitabında diline ve üslubuna o kadar güvenmiş ki, inceleme boyunca anlatmaya çalıştığım gibi pek çok bölüm bu özgüvenin etkisi altında aceleye gelmiş... O yüzden Hasal Ali Toptaş'ın ilk kitaplarından birini fırsat bulursam mutlaka okumayı düşünüyorum... ----------------------- Listemde daha yazacağım çok şey vardı ama zaten yeterince uzayan bir incelemeyi daha da uzatıp vaktinizi almak istemediğim için burada sonlandırıyorum... Her şeye rağmen bu kitap insanın zihninde hoş bir tat bırakıyor. Bende de öyle oldu. Gözüme batan detayları halının altına süpürdüğümde 2 günde biten su gibi bir kitap kaldı geriye... Artık üzerimdeki baskıyı da attığıma göre, Toptaş'la bundan sonraki buluşmalarımız eminim çok daha pozitif ve verimli geçecektir... Herkese keyifli okumalar dilerim...
Kuşlar Yasına Gider
Kuşlar Yasına GiderHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 201919,8bin okunma
··1 alıntı·
1 artı 1'leme
·
2.639 görüntüleme
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Ben de henüz okumadım. İncelemeden sonra 'bu sabitlemle devam etme' hakkımı kullanmak istiyorum. 😁 İnceleme için teşekkürler
1 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkürler öncelikle:) Böyle olunca insan kendini sorumlu hissediyor:) Siz yine de vakit bulduğunuzda yazara bir şans verin deyip resmi olarak sorumluluğu atıyorum üzerimden:))
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Tuğba D. okurunun profil resmi
Ben hala o 8 kişiden biriyim :) İncelemeye gelirsek elinize sağlık. Pek çok yönden doyurucu bir inceleme olmuş. Minik Tuna'ya sevgilerimi iletin :)
Necip G. okurunun profil resmi
Ben sıramı savdım:) Artık 7 kişisiniz Tuğba hanım:)) Çok teşekkür ederim bu güzel yorum için. Bizden de Arda beye kocaman öpücükler:)) Sağlıcakla kalın...
Heget okurunun profil resmi
Büyük yazar olmak için akıcı dil ve üç beş betimleme yeterli değil. Hasan Ali Toptaş tam bir hayal kırıklığı bu kitabıyla. Derinlikten yoksun, alelacele yazılmış, kurgu hatalarıyla dolu bir kitap. Eşiyle diyaloğu konusunda ben de aynı şeyi düşündüm. İnsan o kadar yıl böyle göz önünde olan bir konuyu eşiyle paylaşmaz mı?! Hasan Ali Toptaş biraz psikoloji, sosyoloji, felsefe okumalı. Baba karakteri işe yaramaz tembel adamın teki ama onu suni biçimde yüceltme çabası da çok kötüydü. Evin kapısını kapatan ağacı kesmemesi ulvi bir şey gibi anlatılmış ama insan o ağaç küçükken ileriyi düşünür ve yerini değiştirir. Araba merakı yüzünden ikide bir ortadan kaybolması ve sorumsuzluğu nedeniyle oğlunun ölümünden haberi olmuyor. Bu sorumsuzluk bile sanki çalışan fedakar baba ekmek parası peşinde olduğu için oğlunun cenazesini görememiş gibi anlatılmış. Böyle bencil, düşüncesiz, aklına estiği gibi davranıp sonunu öngörmeyen bir adamın "iyi baba" olarak sunulması da rahatsız edici. Daha çok şey vardı dikkatimi çeken; alıntılarla uzun bir inceleme yazmak lazım.
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkürler katkınız için. Bu kitap özelinde eleştirilerinize katılıyorum. Başlangıç için kesinlikle doğru bir eser değil. Özellikle Gölgesizler’i okuduktan sonra iki kitap da aynı kalemden mi çıkmış diye sormadan edemiyor insan... Keyifli okumalar...
5 sonraki yanıtı göster
Selman Ç. okurunun profil resmi
Abi eline sağlık. Okuma durumuna da yorum yapmıştım zaten, HAT okumaya başlamak için ideal bir kitap olmadığını söylemiştim. 12 kitabını okumuş biri olarak söyleyebilirim ki; HAT benim için Kuşlar Yasına Gider'den öncesidir hala. Sanırım bu kitapla beraber yayınevi değişmişti. Bundan sonra da
Gecenin Gecesi
Gecenin Gecesi
kitabı çıktı. Hikayeler kötü değildi ama eski tat da yoktu. İlk kitapları yazarı okumaya başlamak için idealdir. İlk romanı olan
Sonsuzluğa Nokta
Sonsuzluğa Nokta
olabilir veya hikaye sevenler için hikayeleri olabilir. Benim bütün kitapları arasında en sevdiğim
Heba
Heba
olmuştu. En zorlandığım ve bana göre en son okunması gereken kitabı ise
Bin Hüzünlü Haz
Bin Hüzünlü Haz
dır.
6 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Selman çok teşekkürler dostum. Senin HAT ile olan bağını çok iyi biliyorum:) Eğer elimde bu kitap olmasaydı, her zaman yaptığım gibi bir bilene danışacaktım ben de... Ve bu kişi sen,
Meltek
Meltek
veya
Murat Sezgin
Murat Sezgin
olacaktı:) Hem sizin yorumlarımız hem de netten okuduklarım sonunda yanlış bir kitapla başladığıma eminim artık:) Şimdi elimde bir de Gölgesizler kitabı var. Bir sonraki HAT buluşması için uygun mudur sence yoksa onu bekletip ilk kitaplardan mı devam etmeliyim?
4 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
İclâl okurunun profil resmi
Benim okuduğum ilk HAT kitabı Uykuların Doğusu'ydu. Orada dönen bir hikaye ve karmaşa vardı mesela. Okuyucuyu kitaba bağlı tutan en önemli şey sizin de bahsettiğiniz üslubuydu. Kitap bittiğinde parçaları toplatan, 'ben ne okudum şimdi ya?' dedirten bir kitaptı. İyi anlamda :). Ardından okuduğum kuşlar yasına gider, daha sade bir olay örgüsüne sahipti. Olayları anlama zorluğu çekmiyordum. Dil betimlemeler olaylar ninni gibi geçip gitti... Ama bu kitap bittiğinde önceki gibi bir duygu bırakmamıștı ben de. Sevmiştim kitabı o ayrı tabi. Ama benim HATı asıl sevmemi sağlayan beynimi yakan postmodern kurguları ve olay akışlarını, o üslubuyla severek okutmasıydı. Bin Hüzünlü Haz gibi... Incelemenizi okudukça kendim okuduğumda hissettiğim eksikliği daha iyi anladım. HAT'ın ilk kitaplarıyla ilgili yorumlarınızı gerçekten merak ediyorum. Çok güzel bir inceleme olmuş elinize sağlık :))
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim yorumunuz için... Bu inceleme sayesinde daha iyi anladım ki, bu kitap HAT için iyi bir başlangıç kitabı değilmiş. Çünkü bugüne kadar okuduğum pek çok yorumun ve HAT özelinde pek çok övgünün karşılığını bu kitapta bulamadım. Gecikmeli de olsa ben de fırsat bulduğumda bir sonraki tercihimi eski kitaplarından birine kullanacağım... Selam ve sevgilerimle...
Gizem Kılıç okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş,tüm detaylarıyla bütün düşüncelerimi, hissettiklerimi kaleme almışsınız.Tesekkurler🥰
Necip G. okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim Gizem hanım, çok mutlu oldum:) Keyifli okumalar dilerim...
Kasım okurunun profil resmi
Toptaş'ı hiç okumadım. Üzerimde hiç baskı yok. Bu incelemeden sonra, bu adamı hiç mi okumasam ya da bir şans versem mi, diye düşündüm. Livaneli tarzı romanları artık okumak istemiyorum, Necip abi. Nasıl desem, Eco tarzı romanlar okumak istiyorum. Bir de yorum yapmamın amacı şu: Eğer sen bir inceleme yaparsan, duygu boşaltımı yapmıyorsun; okuru ya kitabı okumaya teşvik ediyorsun ya da okura kitabı tanıyorsun bir de üslubunu bilerek eleştirini de yapıyorsun. Ve bu yönünü de takdir ediyorum, Necip abi. Benim de şu yönüm var: İnceleme yazınca, eleştirilerimi yazmıyorum; kitabın bana verdiği duyguları, düşüncelerimle harmanlaştırarak ve bir de yaşadığım toplum yahut çevreyi içine katarak okurların önüne sürüyorum. ☺ Sitede herkesin farklılık bir tarzı olunca, ortaya daha güzel şeyler çıkıyor. Emeğine, kalemine sağlık Necip abi. ☺ Not: Yoruma anlam veremeyenler, içimden geldi. ☺
2 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Kasım çok teşekkürler öncelikle:) Dediğin gibi yorum zenginliği bu sitede herkes için bir kazanç... Ben de Metin Abi'ye katılıyorum. HAT ile Livaneli çok farklı kulvarlar. Ben incelemede Livaneli'nin adını geçirirken kitabın başında yaşadığım bir kaygıyı vurgulamak istemiştim. Ancak henüz HAT ile tanışmayanlar için başlangıç kitabı olarak bu kitap sanırım doğru bir kitap değil. Eğer birgün okumayı düşünürsen Selman'ın veya Hakan'ın önerdiği kitaplardan başlayabilirsin... Selam ve sevgilerimle...
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.