zamanlar geçti aradan, yıl bin dokuz yüz kırk iki
içimi tüketen bir şenlik vardı iskenderiye'de
kim bilir, bir başka yerde belki de
gece yarısıydı, ellerim
çılgınca kanıyordu
on parmağımdan akan kan on ayrı renkte
içimde yakalanmaktan korkan bir gölge kuşunun nefesi
tüyleri kahverengi eflatun
boyu elli santimden fazla
çırpınıp duruyordu. sözlüğe bakmıştım da daha sonra
yani şenlikten kurtulunca, tükenmekten
bir gölge kuşu sahiden vardı
ben ki gerçekle yiter, düşle ayılırdım hep
bu çelişken yaşamım beni hiç bırakmadı
sabaha doğru usulca havalandı oradan
kaybetti sanki kumarda, var mıydı içimizde kumardan
anlayan.