Gönderi

Yüreğini anlamak bir insanın..
Varoluş itirafı Genç adam, dış dünyada bulamadığı neyse, nelerin kırıklığı, nelerin hevesiyse, katılmak için dergâhın kapısını çalar. Binlerce gecenin ve yakarışın esrarından süzülmüş, aksakallı, incecik, “uçuk bir İsa tasviri gibi”* bir derviş açar kapıyı. Genç, içinde yapraklı bir göl, gölgeli bir sesle dergâha katılmak istediğini söyler. Derviş, dalgınlıktan öte gözlerle bakar gence. Bir şey söylemeden usulca kapatır kapıyı. Şaşkın kalıverir Tanrı heveskârı. Kısacık, uzunca, bir zaman sonra kapı açılır. Derviş, elinde su dolu bir kova, bir şey söylemeden gencin önüne koyar. Sonra bin yıllık bir bilginin karşılığını bulmak ister gibi bakar yüzüne. Genç, bu sırrı binlerce yıl önceden biliyormuş gibi incecik bir gülümsemeyle yanı başındaki gül ağacından bir yaprak koparır, suyun üstüne bırakır. Derviş, üstündeki esrara yakışan bir gülümseme, aradığı yanıtı bulmanın sessiz sevinciyle, dergâhın kapısını ardına kadar açar. Derviş, harflerin sesiyle büyüyü bozmadan, genci incitmeden “doluyuz” demiştir. Genç, bilgeliği görmüştür, inceliği görmüştür, içerdeki dünyayı görmüştür. Kendi sığlığında boğulan dünyadan, doğru yere geldiğine bir daha inanmıştır. “Ben taşırmam” demiştir. Kapı, sessiz bir alfabeye, onun çağrışım yüklü cümlelerine, dışarının kaybettiği bir sonsuzluğa açılmıştır. { *Edip Cansever }
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.