Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Prof. Dr. Sönmez Kutlu ‘Türk Müslümanlığı Üzerine Yazılar’da Türklerin dini yönelişlerinin akla dayanması nedeniyle İslam inanışı içinde eğilim gösterdikleri ekolleri irdeliyor. Burada Türklerin İslam içindeki dini inançlarında öne çıkan Hanefilik, Maturidilik ve Yesevilik düşünceleri ele alınıyor. SEMİHA KAVAK Türklerin Müslüman oluşlarıyla ilgili bugüne kadar yüzlerce makale, onlarca kitap yazıldı. Bu makale ve kitapların ortak noktalarına baktığımızda özetle şunu söyleyebiliriz; Türklerin Müslüman olmadan önceki inançları, Müslüman oluşlarını kolaylaştırmıştır. Orhun Kitabelerinde de bahsedildiği gibi tek Tanrıya iman eden Türkler, bu Tanrının gökyüzünün en son katında oturduklarına inanıyor ve Gök Tanrı olarak tanımlıyorlardı. Orhun Kitabelerinde Tengri veya Tengiri olarak yer alan bu isim hemen hemen Türk kavimlerinin tümünün diline yerleşmişti. Türkler, kendilerini yeryüzünde hak ve adaleti korumakla görevlendirilmiş olarak görüyordu. Asya Hun imparatorluğu Hükümdarı Mete Han, o nedenle Çin imparatoruna gönderdiği mektupta, kendisinin Tanrı tarafından tahta çıkarıldığını ifade ediyor, askeri başarılarının buna dayandığını öne sürüyordu. Savaşlarda Gök Tanrının kendilerini koruduklarına inanan Türkler, bu uğurda ölmeleri halinde Tanrının kendilerini cennetine koyacaklarına inanıyorlardı. Türk hükümdarları bu inanca dayalı olarak kendilerini yeryüzünün temsilcileri olarak görüp, Tanrı adına hüküm verdiklerini ileri sürdükleri için buyrukları Tanrı buyruğu gibiydi. Bu buyruklara uymayanları Tanrı’nın cezalandıracağı belirtiliyordu. Onların bu inancı, tek Tanrıya inanmayı, iyilik ve kötülüğün karşılığının Tanrı tarafından verileceği, cennet ve cehennemin varlığı gibi inanç ilkelerini benimsemeyi kolaylaştırdı. “Türkler tek tanrıya inanmaları sebebiyle İslam’ın Allah inancını benimsemekte zorlanmadılar.” “Türklerle İslam arasındaki ilişkiyi daha çok Emevi devletinin siyasi ve ekonomik politikası ve savaş ortamı belirledi. Dolayısıyla İslam diniyle değil, Arap ordularıyla karşılaşma şeklinde kendini gösterdi. İkinci aşamada ise, doğrudan İslam’ı tanıma, onu benimseme, onunla ilgili tutum ve tavır geliştirme ve ona hizmet dönemi olarak şekillendi. Türklerin topluca ve kendi istekleriyle İslam’a girişleri ise, genellikle ikinci aşamada yaşandı.” Türkler her ne kadar savaşlar nedeniyle İslamiyetin temsilcisi durumundaki Araplar’la karşılaşmaları sonucunda İslamiyeti seçmiş olsalar da, inançlarını tercih etmelerinde ana etken olan akıl yürütmeyi sürekli kendilerine şiar edindiler. “Türklerin İslam tasavvurunda akla büyük önem verilir ve bu sebeple akıl sahibi insana güven söz konusudur. Bu insan Allah’ın yaratırken kendisine akıl yetisi verdiği ve aklıyla doğruyu, eğriyi ayırt edebilecek” durumda olduğu için dinde de akla uygun olana ilgi duymuştur
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.