meşhur mistik, bilgelik dolu doğu hikayeleri....
içeriğinde ki birbirini tekrar eden nakaratlar dilimize uygun değil tabii... genelde farsça olan bu tür edebiyat kendi dilinde okunabilse nasıl bir şiirsellik görürdük kim bilir... bilenler suyun akıp gitmesi gibidir diye tasvir eder...
kitaba gelirsek, şahın genç eşi kadınefendinin üvey oğlu şehzadeye duyduğu aşkın yol açtığı olaylar, 80 hikayede anlatılıyor. Aslında biraz Hz. Yusuf ile Züleyha mahkemesi gibi bir lezzet var kitapta.
yani ana konuya çok yabancı değiliz, çünkü bu tür hikayeler geç osmanlı ve erken cumhuriyet edebiyatı yazarlarımızı da etkilemiş, bunlardan etkilen hayal dünyaları ile eserlerini yazmışlardır
çünkü onlar ana dilleri Türkçe dışında farsça, arapça, rumca, fransızça başta olmak üzere birden fazla dili sadece konuşup anlamakla kalmayıp gerektiğinde eser verebilecek düzeyde bilirlerdi.