Trabzon'dan ;
Sen öyle çağırmasaydın, ben böyle gelmezdim.
Ben böyle çağırmasaydım, sen öyle gelmezdin... diye seslendi Zehra.
Tebriz'den;
İki ırmağın delicesine değil, bir ırmağın derinine akabiliriz. Yeniden diyebiliriz....diye karşılık verdi Settarhan.
Gitmek için hep sebep vardı aslında ve bu defa Zehranınki savaş, Settarhanınki yüreğini dağlayan koca bir öfke olarak gösterdi kendini...Tüm varlığınla gidilebilirdi belki de geride kalan her parça can can sızlamaz mıydı?
Onca yaşanmışlıklar iki kaderin birleşmesi içindi oysa ve her kader bir diğerinden sorumluydu aslında...
Nazan Bekiroğlu'nun kaleminden cam kenarı bir bilet kesip zamanda yolculuğa çıkmak Nar Ağacı okumak.
Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, İstanbul...
Her şehir ayrı durak bu şarkıda, ayrı nota... Tarihin tozlu sayfaları genzinizi yakarken her şehri ayrı keşfe çıkar gibi...
Sağlam bir kurgu çatısının altı süslenmiş de süslenmiş kitapta. Ama bu dil okumayı zorlaştırmıyor, rahatsız etmiyor.
Balkan Savaşıyla Birinci Dünya Savaşı arasında geçen dönem, savaş gibi, yaşamak gibi, aşkın da çok zor olduğu bir dönem nakış nakış işleniyor. Ama hep ümitle...
Kim bilirdi ki Hûda'nın kimi hangi rüzgârın önüne niye düşüreceğini?
Keyifli okumalar..