Gönderi

“... Velhasıl padişahımla dağda bu derviş Yunus’a rast geldik. Yol soracaktık O garip şeyler söyledi ve “bilmem” deyip durdu. Padişahımız da buncağıza bir kese altın vermek istedi. O sırada bu derviş ‘Tapduk Sultan dergâhında dağlara taşlara, “Altın ol!” dese, altın olur Allah kulları var’ dedi. Küçük dillerimizi yutayazdık. Çünkü bu derviş konuşurken eliyle işaret ettiği dağlar taşlar, odunlar ağaçlar altına dönüştü. Hepimiz, benim gördüğümü görüyor mu diye birbirimize baktık. Gazi Han’ımız dahil böyle bir şeye şahit olanımız yoktu. Korktuk. Yerimizden fırlayıp bağrışmaya başladık. Sihre uğradığımızı düşündük. Atlarımız yerlerinde duramıyorlar, kişniyorlardı. Bir fırtına çıktı zannedilirdi. Ne oldu anlamadık Derken bu derviş, ‘Bunlar dünyadır padişahım, dünyalıktır. Bir şeye yaramaz. Yine taş taş olmak, ağaç ağaç olmak hoştur.” deyince her şey eskisi gibi oldu, ortalık yatıştı, ağaçlar ve taşlar eski hallerine döndüler. Gördüklerimizin serap veya hayal olduğunu tartıştık. Gazi Han bir sihre uğradığımızı söyledi, ‘Derhal buradan gidelim!’ dedi. Peşimizde Alamutlu Haşhaşiyyun fedailerinin olduğunu da biliyorduk. Bu sebeple herkes derhal atlanıp kaçmak istedik. Ne var ki benim gönlüme bir keramet ıtırı yayılmıştı; şimdi huzurunuzdayım.”
Sayfa 220
··
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.