Gönderi

Bir yanıyla insandı. Çok yanıyla haberci; Her haber bir mucize. Konuşmak mucizeydi. Yazmak mucize. Âdem kendisini suhuf başında okur buldu. Kelâm ilâhi özdü. Dünya kalem. Gök sahife. Sözü sese ayırdı. Sesi şekle çevirdi. Adem kendisini dünya kitabını okur gibi yazıyı da yazar buldu. Örtüsünü öyle bürünmüştü ki dünya, Âdem bu kitapta olgunluğa bir virgül koydu, kemalin noktası ise görünürlerde yoktu. Bir geçmişi yoktu Âdem’in dünya yüzünde, gök kubbenin altında. Ama o daha su ile toprak arasında’yken cennet göklerinde bilip ayırdığı, ruhuna nakşettiği, alnına mühürlediği harfi çok uzak bir geçmişi hatırlar gibi hatırladı. Onu geçmişten değil gelecekten tanıdı. Âdem, ey Âdem, dedi. Kendisine seslendi. Sonra kendisine cevap verdi. Gelişinin evvelinde ahir olanın sırrını keşfetti. Nûr-ı Muhammedi. Ebedi fehmederken, ezelde çözümlendi. Bir beyaz gül remzinde akl-ı evvelin kelimesini söyledi: Mim. Örttü kelimelerinin kapısını. Mirâc etti.
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.