İlk kez çok da araştırmadan tanımadığım bir yazarın öykü kitabını aldım. Öykü kitaplarının en güzel yanı yorulunca bırakabiliyorsunuz. Ayrıca eş zamanlı okumalar için de çok uygun oluyor.
Gelelim kitaba, Tarık Tufan öykülerinde kendi deyimiyle mahallesini, insanları, yaşadıklarını hayallerini de katarak anlatmış. Kitapta kırk kadar öykü var. Aslında şu iki kelime bu öyküleri tarif ediyor benim için "Arabesk Öyküler".
Arabesk; yani bize özgü, halktan, duygusal, acıklı...
Umutsuz aşklar, günlük dertler, hastalık, umutsuzluk, başarısızlık, acılar ne ararsan var.
Yaşadığı mahallenin de özelliğinden olsa gerek gazetelerin 3. Sayfa haberlerinin asıl öyküleri veya tv'lerde gündüz kuşağındakilerin hikâyelendirilmişi. Gayet doğal bir anlatımla yaşadığını yazmış yazar. Bazen birilerine çok içiniz acıyor, bazen duyduğunuz bir olaya benzetiyorsunuz bazen de kendinizi bile bulabilme ihtimaliniz var. Benden birkaç yaş büyük olduğu için anlattığı dönemler çok da uzağımda değildi.
İnsanların inançlarına oynayarak prim yapmaya çalışan son dönemin popüler yazarlarını ve edebî değeri olduğuna inanmadığım kitapları okumuyorum. Tarık Tufan inançlı biri ve öykülerinde doğal halini yazdığı için bunu görüyorsunuz ama okuyucuya bir mesaj verme derdi, gözünün içine içine sokma derdi, bundan bir prim yapma derdi görmedim. En azından bu kitapta öyle hissetmedim. Diğer kitaplarını veya kendisini çok yönlü bilmiyorum.
Arabeskseverlerin okuyabileceği bir kitap. Yazarla tanışmış oldum, başka kitaplarını da okuyabilirim belki ancak onlar da hüzünlü ise psikolojim iyiyken okumam gerek.