Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

185 syf.
·
Puan vermedi
·
33 saatte okudu
Tevafuk bu ya, kitaba başladığım yerin önünde bir pazar manzarası yüz metre ilerisinde de gümüşi yaprakları rüzgârda titreyen bir iğde ağacı vardı. Bir bozkır kokusuyla başlıyor kitap. Ellerinde bozkır yorgunluğunu, çehrelerinde bozkır kavrukluğunu barındıran çocukların bulunduğu diyarlardaki canına yandığımın iğdesini anlatarak başlıyor Mustafa Kutlu kitabına. Öyle iğde deyip geçmek yok, iğde önemli! Balon satıcısı Duran ile anlatıcı bir iğdenin gölgesinde tanışıyor. Sonra Rüzgârlı Pazar denilen çeşitli ürün satışlarının yapıldığı bir pazar yerine ve oradaki insanların hikâyelerine tanık oluyoruz. Yokluğu, yoksulluğu anlatırken arabesk bir edebiyat yapmayışını çok seviyorum Mustafa Kutlu’nun. Çünkü bunu yoksul edebiyatına dönüştürüp de: “Konfeksiyonda çalışan kız utangaçlığı, köşe başındaki satıcının üzerine sinmiş fakirlik, vs…” gibi cümleler kuran edebiyatçıları okurken içim bayılıyor. Konfeksiyonda çalışan kız emeğiyle var olmaya çalışıyor, alnının terini harcayarak ekmeğini çıkarmaya çalışıyor, neden utansın? İşte bu yok Mustafa Kutlu’da. Yazdıkları sizi derin derin etkiliyor, hikâye kahramanlarının sevinçlerine de üzüntülerine de ortak ediyor bizi, onların yoksulluklarını utanılacak bir şey olarak hissettirmiyor hatta tam tersi bazen biz okuyucuya ne kadar yoksul olduğumuzu hatırlatıyor, bakınız: Yoksulluk İçimizde. “Umut adacığı” bir yer Rüzgârlı Pazar. Kimi bozkırını terk etmiş, kimi ailesi tarafından terk edilmiş, kimine hayat hiç görünmemiş kimine bir görünüp de kaybolmuş. Herkesin hikâyesi var bu pazarda. Hayatta da öyle değil mi zaten? Yanından geçip gittiğimiz boyacı amcanın, tartı taşıyan çocuğun, pamuk şekeri satan dayının, el emeği çeyizler satan teyzenin… Herkesin “baş rol” oynadığı bir hikâyesi var aslında hayatta. Kitapta da bu hikâyelerine tanık oluyoruz Nimet’in, Cesur’un, Duran’ın, Şapkacı Bacı’nın, Doktor’un, Cemile’nin, Yozgatlı oyuncakçının, Pala’nın… Derin hikâyeler hepsi, “ne hayatlar var” diyorsunuz, ama bunlar kitapta… Kitapların hayattan çıktığı bir gerçek, Mustafa Kutlu fazlasıyla da gerçekçi ele almış hikâyeleri. Pazarın sayfalar arasındaki yoksulluğunu ilmek ilmek işlemiş ama bu yokluğun içindeki mutluluğu, bir çaya olan sevgiyi, küçük sevinçlere edilen şükrü de unutmamış. Turgut Uyar’ın bir şiiri var: Vaiz Sokağı Numara 70. “Öyle bir tat var ki fakirliğimizde/Başka hiçbir şeyde bulamam.” der. İşte bu tadı buluyorsunuz kitabın satırlarında. Zaten siz bulmak istemeseniz de Kutlu hatırlatıyor. “Hayatı şartlarla ölçmek, kıyaslarla değerlendirmek, başkalarının yaşantısına bakarak-özenerek kabul etmek, öyle olmaya çalışmak ne kadar beyhude.” (sayfa 148) Mutlaka okunmalıdır, Yoksulluk İçimizde’nin yeri bende hep ayrıdır, şimdi ise yeri ayrı kalacak bir Kutlu kitabı da Rüzgârlı Pazar oldu. Kutlu’nun bitirişi gibi olsun öyleyse yorumun sonu da. Âdetullah böyledir, masal biter, yorum yine hissiyat yazısına döner.
Rüzgarlı Pazar
Rüzgarlı PazarMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20113,505 okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.