Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şule Akçay'dan
Zâhir Tahtaları derinden hissediyordum. Çıplak ayaklarım zemindeki soğuklukla bütünleşerek ileri doğru atılırken bu derinliği daha fazla hissediyordum,tenim tahtaların üzerindeki toz zerreciklerini öyle bir benimsiyordu ki... Tozların ciğerlerime yapışıp nefes almamı engellediğini düşünerek bedenimi bir o yana bir bu yana atıyordum. Zihnim çorak bir tarladan yeşillik vadeden bir toprak parçasına dönüşürken döngüye doğru kocaman bir adım attığımın bilincindeydim. Dudaklarımdaki hafif nemli kremin tadını alarak yeniden sağa doğru attım adımımı.Gözlerimin önüne gelen yüzünü hatırlamak istemeyen yanım inatla onu hatırlatan tarafıma öfkeyle soluyordu.Sil,diye haykırıyordu.Çenesini unutmak istercesine gözlerimi sımsıkı kapatıp nefes verdim,kollarımı kendime doladım.Derken gözleri belirdi karşımda.Güzel bir çift kirpik,nemli ve mayhoş bakışlar...Unutmak istedikçe şekilleniyordu yanımda! Sanki üzerime dikilmiş,yaptığım her hareketi sorguluyor,kendi güvenliğini sağlamak için beni adım adım çembere çekiyordu.İçerisine girmekten delicesine korktuğum,sınırları tamamen ona ait çember...Çizgileri ruhumu yutan hastalıklı düşünceler... Aldırmadım,kollarımı boynuma dolayıp gözlerimi o gözlerden kaçırdım. Sıcak çikolatalardan uzağa,karanlığın kaynağı diyebileceğim bir noktaya odaklanarak başımı sola çevirdim. Tüylerimi diken diken eden isyanım somutlukta kıvrılarak göğsümdeki sıcaklığa sokuldu.Başarmak mümkündü,çokça...Derin bir nefes alarak bir sonraki pozisyonunu düşündüm ve geriye doğru atıldım. Saçlarım belimden dökülürken bir anda ensemde bitti.Uzaması için yıllarımı verdiğim siyahlıklar...Ondan kaçtıkça vücudum bambaşka bir şekle bürünüyor,bilhassa ruhum farklı renklerin içerisinde karışarak tanımını yapamayacağım bir forma ulaşıyordu,bunu biliyordum ve bundan korkmuyordum. Başka bir renge bürünmek almak istediğim nefesi bana daha çok yaklaştırıyordu,vücuduma yakıştırıyordu. Değişim,bütünüyle kucaklıyordu varlığımı.Çizginin aksi yönünde koşmak içimdeki asileşen özgürlüğümü arttırıyor,kendimi okları elinde tutan bir tanrı gibi hissediyordum. Karanlık sahnede çıplak kollarım ve ayaklarımla öylece dans ediyordum. Bedenimin dışında bir kuvvet sanki kuklaymışım gibi beni hareket ettiriyor,görünmez ipler üzerimde hakimiyet kuruyordu. Düşüncelerim bu güce karşı koymak adına var gücüyle çabalarken sol kolumu ileriye doğru uzattım ve olduğum yerde sıçradım.'Odaklan,kaç,nefes al.'Kaslarım aklımda çalan şarkıya eşlik ediyorcasına bana isyan ediyordu. Saniyelik bir zaman diliminde, içimdeki o sımsıcak fırtınada,bir tek onunla... Ayaklarım tahta zeminde bir titreşim yarattı. Bu sırada sağ bacağımı kırarak kendimi yere bıraktım.Tek dizinin üzerine çökmüş centilmen sayılabilecek bir kadın,kolları iki yanına hükmeden 'ehlileştirilemez' olarak nitelendirilen meşhur kaçak.Sahi,bu duruşa ne deniyordu? Ah,yakarış! Ruhun kirlendiğini kabullenip Tanrı'dan af dilemek için bedeni cezalandırdığı hareket...O an,belki de dönüm noktası sayılacak bir an,bütün varlığımla sorguladığım Tanrı'ya yakardım!Vücudumun her bir zerresini tozdan sahne saydığım dünyanın mevcudiyetiyle döverek ona sundum.'Odaklan,kaç,nefes al'diye fısıldadım yeniden. Tamamen yok ölüsünü arzuladığım varlığı getirdim gözlerimin önüne. Kaçtığım çikolata gözler,hayranı kaldığım çene ve form,yavaş yavaş silikleşip yok oldu karşımda.Sadece parmak uçlarımın değdiği tenimin altındaki hızla akan kanımın kulaklarımda oluşturduğu uğultu kaldı geriye.Karanlıkta bedenimi aşan bir yakarışla avaz dolusu sessizlik!
Şule Akçay
Şule Akçay
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.