Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İbnü'l Arabi için neler söylendi.
lmam, şeyhülislamların şeyhi 'İzzuddin ('Abdul'aziz) b. 'Abdisselam (r.a.)'a gelince: Büyük kadı, köylü kentli herkesin yardımcısı Mecduddin el-Flrüzabadi, Şeyh 'İzzuddin b. Abdisselamın hizmetçisinden şöyle rivayet etmiştir: "Şeyh 'İzzuddin'in huzurunda ders meclisinde idik. Söz, dinden dönme (er-rıdde) konusuna gelrnişti. Bırada, zındık ( الزنديق ) kelimesi üzerinde konuşuldu. Huzurda bulunanlardan bir kısmı, bu kelime Arapça mı, yoksa Farsça mıdır diye sordu. Birisi, Arapçalaşmş Farsça bir kelimedir, aslı Zendin ( زندين )dir, yani gösteriş dinidir dedi. Bana göre, bu yanlıştır. Çünkü زن kelimesi Farsça, دينKelimesi de Arapçadır. O halde, o kimsenin söylediği nasıl doğru olabilir? Hakikat odur ki, mecusilerin Zend ( زند ) adlı bir kitabı vardır. Bu kelimenin anlamını ve yorumunu ancak onu koyan bilir. Bu kitabı ortaya koyan Zerdüşt’tür. Ve o, bunun Allah'tan olduğunu ileri sürmüştür. Bu iddia, Hz. Peygamber'in, "Onları (mecüsileri) EhI-i Kitab yerine koyunuz ama kestiklerini yemeyiniz, kadınlarıyla evlenmeyiniz," hadisi ile batıldır, bu konuda icma hasıl olmuştur. Kısaca, o kitaba bağlananlara Zendi ( زندى ) denilmiş, Araplar da bunun sonuna bir ق ekleyerek زنديق dernişlerdir. İşte o kelime, bylece Arapçalaştırılmıştır. O zatın sözüne dönellim. "Zendin yani gösteriş dini ifadesi Arapçalaştırılarak, zındık olmuştur. Bu, inanmış gibi gorünüp, küfrünü gizleyen demektir." Bana göre, bu da yanlıştır. Çünkü, inanmış gibi görünüp küfrünü gizleyen kimseye zındık değil münafık denir. Bu kelime nafaka النفق kökünden türetilmiştir. O da, ada tavşa nın yuvasının deliği anlamına gelmektedir. Çünkü bu hayvancığın yuvasının iki deliği vardır; birine nafika ( نافقا ), ötekisine de kası’a ( قاصعاء ) denir. Bu hayvan, nafika'dan sıkıştırılırsa kası’a’dan çıkar; kası’a’dan sıkıştırılırsa, nafika'dan çıkar. Münafık da böyledir; sıkışınca, yerine göre, ya mü'min ya da kâfir görünür. Zındıka gelince, o, Aydınlık ( النور ) ,ve Karanlığa ( الظلمة ) inanan kimsedir; bu da, İkicilik ( الثنوية ) dinidir. Bu dinden olanlar, Yezdan ve Ehrimen'e inanırlar. "O zat, bunları söyledikten sonra, orada bulunanlardan birisi, kim gibi? diye sordu. Şeyh 'İzzuddin'in yanında oturan biri de, Şam'daki İbnü'l-Arabî gibidir, dedi. Şeyh 'İzzuddin ise, hiçbir şey söylemedi, o adama cevap da vermedi. "O gün ben oruçluydum. Şeyh 'İzzuddin de oruçluydu. Beni, birlikte iftara çağırdr. Ondan ikram ve ilgi gördüm. Dedim ki, efendim, çağımızın el-gavsu’l-kutbi' l-camii kimdir biliyor musunuz? O, bundan sana ne, yemeğni ye dedi. Şöyleyişinden, kendisinin onu bildiğini anladım. Yemeği bıaktım ve 'Allah aşkına o kimdir, bana tanıtın,' dedim. Gülümsedi ve dedi ki, O, Şeyh Muhyiddin İbnü'l- Arabidir. Bunun üzerine, susarak başımı önüme eğdim ve şaşkına döndüm. Şeyh (r.a.) 'Sana ne oldu?' diye sordu. 'Şaşırdım,' dedim. 'Niçin?' dedi. 'Bugün, sizin yanınızda oturan kimse, Şeyh Muhyiddin İbnü'lArabi için neler söylemedi, siz de sustunuz, ona cevap bile vermediniz. Şeyh 'İzzuddin gülümsedi ve 'Sus, orası fakihlerin meclisi idi,' dedi. Anlaşılıyor ki, Şeyh 'İzzuddin, fakihlerin ilimlerinin çerçevesine girmeyen bir şeyi yermekte mazur olduklarını kabul etmiş, Şeyh Muhyiddin'in gerçek halini, onun şan ve değerinin yüceliğini anlayacak durumda olan himetçisine açıklamıştır.
Sayfa 35 - İz YayıncılıkKitabı okudu
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.