İnsanız, eksiğiz ve asla tamam olamayız.."İnsana dair her çığlık de ki şiirdir biraz"
Böyle bitiyor kitap...
Şiir kitaplarının en güzel yanı, aynı zamanda en acımasız yanıdır genelde.
Duymamak için gizlendiğin bir derinlikte, duymak istemediklerini yüzüne vurur durur.
Bazen bütün bir ömrünün bir dizede olduğunu keşfedersin. Her şiir bir parça insandır ne de olsa. Misal
" Her köşe başında kimlik soruyor benden açıp yaramı gösteriyorum" (S.18)
"Vizem yok kimliğim sahte yollar mayın döşeli" (S.25)
Şiirlerin dil bilmediği, herhangi bir ırka mensup olmadığı, yemediği, içmediği aşikârdır. Yine de bazı şiirler yerleşik cumhuriyetlidir ve içinde bir topluluk ve kendi gibi insanlar barındırır. Yaralı, hüzünlü, kısıtlı, toplum tarafından kesilmiş politik faturaların aynalı bireyleri durur bu Cumhur da. Ezilmiş ve ezilmeye devam eden kadınları unutmayan, şöyle ki.
" Kaç kadın ezilmiş ayak altında
O canavar evlerin" (S.57)
Şiirler toplumsal bir olgu ve toplumsal bir aynadır, bize bizi gösterir.
Parçalı bulutluyuz; coğrafyamız ve kimyamız gereği, bazen sıkışık kalıp susmamız da bundan. Ve biliriz ki her imamın ezan okumadığı gibi her aşığın, sürülmüşün, ezilmişin de şiir yazmadığını.
Ancak her işi yapacak her duyguyu anlatacak bir dünyalı her zaman mevcuttur tam simetrik olmayan yanlış basık dünyamızda.
Ben şu dizeyi payıma alıp. Hicri İzgören ' e ve beni onunla tanıştıran Dost DUA ya ve Monna ya teşekkürlerimi sunuyorum. Her dizesinde en inceden duyguları barındıran kısa ama çok güzel bir kitaptı.
" Yol uzundu yorgundum
Ben yine düşleri uğurladım kendimi" (S.44)
Dilediği düşe uğurlamalı insan kendini..
Sevgiyle ve şiirle kalmalı...