Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

705 syf.
·
Puan vermedi
·
24 günde okudu
Bu kitabı yıllarca hep "en büyük roman" olarak kodladım kafamda ve okumayı erteledim. Kafa yapım sağlam bir şekilde oturup netleşmeden okumaktan kaçındım. Kitaba yazık etmek istemedim açıkçası.  Kalınlığı göz korkutsa da dili çok akıcı ve hikaye epey sürükleyici.  Ortada bir suç var, büyük bir suç. Ve bu suça rağmen dönmeye devam eden bir dünya, akmaya devam eden zaman ve suçun çevresinde gelişen ve değişen bir yaşam.  Raskolnikov'u diğer suçlulardan ayıran önemli bir nokta var ki, beni en çok etkileyen kısım bu: insanları ikiye ayırıyor. Birinci bölümdekiler boyun eğip yaşayarak uysal olanlar, türü devam ettirenler. İkinci bölümdekilerse, kendi çevrelerine yeni bir siz söylemek yetenek ve dehasında olanlar. Teoriye göre ikinci bölümdeki insanlar yüce amaçlarına ulaşmak adına önlerine gelen engelleri aşmak için yasaları çiğneme hakkını kendilerinde bulurlar. Tam bu noktada kitaptan alıntı yapmak istiyorum:  "İkinci bölümdekilerin kendilerine tanıdıkları hakkı, yığın hiçbir zaman onlara tanımamıştır. Onları en ağır biçimde cezalandırmış, boyunlarını vurmuştur (az ya da çok); bunu yaparken de tümüyle haklı olarak, kendi tutucu görevini yerine getirmiştir. Bununla birlikte, sonraki kuşaklarda aynı yığın, başları vurulan bu insanların heykellerini dikmiş ve onlara tapınmıştır (az ya da çok). Birinci bölümdekiler hep bugünün, ikinci bölümdekilerse hep yarının efendileridir. Birinciler dünyayı korurlar ve onu sayıca çoğaltırlar; ikinciler dünyayı hareket ettirirler ve onu bir amaca doğru yöneltirler." Raskolnikov bu teoriyi kendisine dayanak noktası yapıyor suçu işlerken. Kendisini Napolyon sayıyor, önüne çıkan bir biti ezmek ve arkasına dahi dönüp bakmamak gerektiğine inanıyor. Fakat pratik ve teori birbirini tutmuyor ve Raskolnikov, Napolyon olmadığını öğrenmek durumunda kalıyor.  Kitap gerçekçi olması bakımından beni etkiledi. Kötülerin hep kötü ve iyilerin hep iyi olmadığı bir dünyada yaşıyoruz ve bunun böyle olduğunu kitapta da görüyorsunuz.  Farklı yapıda karakterlerle, dönemde yaygın olan fikir yapıları iletilmiş. Bazen inanarak, bazen alaya alarak. Dönemde yaygın olan fikirler dediğime bakmayın, evrile evrile günümüze değin gelen fikirler bunlar.  Kitabın zamansız ve evrensel olması da sanıyorum ki gerçekliği yalın ve çarpıcı biçimde yansıtmasından ileri geliyor. Atmosfere kendinizi kaptırıyorsunuz ve o kasvetli hava üzerinize çöküyor bir müddet. Fakat en çok sevdiğim noktaya gelecek olursak, kitabın sonuydu bu. Neticede her sonun bir başlangıç olduğunu yaşarken görüyoruz ve hikâyemiz "sonsuza dek mutlu yaşadılar" şeklinde bitmediği için çok tatmin oldum. Zaten Dostoyevski'den de bunu beklemiyordum. Beklediğim mutsuz bir sondu, ama umutla biten bir kitap oldu. Kafamdaki senaryoya göre Raskolnikov bu kasvetli ve boğucu ruh haliyle kendini öldürür ve suçun cezası bu olmuş olurdu. Ama daha güzeli oldu, neticede yaşam varsa umut vardır. Ve aşk. Aşkın diriltici gücüne ben de inanıyorum. "Aşk onları diriltmiş, birinin yüreği, ötekinin yüreği için sonsuz bir hayat kaynağı olmuştu". Burada yeni bir aşk romanı ya da dirilmenin romanı başlamıyor, yazar konulabilecek en güzel noktayı koyuyor ve ben sonuçtan oldukça tatmin ve mutlu olarak kitabımı kapatıyorum:  "Ama burada yeni bir öykü başlıyor: bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü... ve bu öykü yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdiki öykümüzse burada bitiyor." Son.
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159,1bin okunma
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.