Gönderi

173 syf.
9/10 puan verdi
Bir Yaban Yorumlaması
KISMEN SPOILER İÇERİR Ön sözden, << Yaban, objektif bir roman değildir. Bu, ne bütün manasıyla bir roman ne bütün manasıyla bir sanat ve edebiyat işidir. Yaban, çölde bir feryattır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu >> Ortaokulda Türkçe derslerinde yaygın olarak kullanılan oku-özet yaz-anlat üçlemesi çerçevesinde aşina olduğum eser. Tabi o zamanlar zorunluluktan dolayı okurduk. Ne zamandır aklımda olan bu kitabı nihayet bitirebildim. Bitirebildim ama hakkında bir şeyler yazmaya o kadar üşendim ki anlatamam. Artık nadiren kitaplar hakkında yorumlama yazıyorum, içimden gelmiyor açıkçası. Ama bu kitaba yazmazsam ayıp olur gibi geldi bana. Hikayemiz savaşta bir kolunu kaybeden subay Ahmet Celal’in İstanbul’dan çıkıp bir Anadolu köyüne yerleşmesi ile başlıyor. Bu köy Porsuk Nehri yakınlarında. Köyde kendisine “yaban” diye hitap ediliyor. Çünkü yaşayışı ve alışkanlıkları o köydeki kimseye tanıdık değil. << -Beyim, her gün traş olmayıver. -Beyim, bu dağın başında sabah akşam dişlerini fırçalamak neyine gerek… -Beyim, bizde saçlarını yalnız kadınlar tarar. -Beyim, geceleri, sabahlara dek mırıl mırıl ne okuyup duruyorsun? Seni büyü yapar sanırlar… >> Diyor arkadaşı Mehmet Ali. Bu davranışları köylülerce garip karşılanıyor, kendisine yaban denmesinin de sebebi bunlar aslında. << Bu "yaban" sıfatı beni önce çok kızdırdı. Fakat sonra anladım ki, Anadolulular, Anadolu köylüleri, tıpkı kadim Yunanlıların kendilerinden başkasına "barbar" lakabını vermesi gibi, her yabancıya "yaban" diyorlar. >> Özet kısımları anlatmak istemiyorum. O yüzden atlıyorum. Köylüler düşmandan haberdar ama onları kurtarıcı olarak görüyor. Uçaklarla atılan kağıtlarda, işgalin halifeyi kurtarmak için yapıldığı yazıyor. Mustafa Kemal ve direniş güçlerini ise birer düşman gibi bellemişler. Kimse düşmandan zarar geleceğini düşünmüyor. Ama Ahmet Celal deliriyor bu duruma. Konuşuyor anlatıyor sonuç alamıyor. Köylülerde bir “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” hali hakim. Top sesleri git gide yaklaşıyor ve nihayet düşman köye geliyor. İstila başlıyor. Herkes pişmanlık duyuyor ama ne fayda? Kitapta genel olarak kasvet hali hakim. Gerek köylüler gerek ise doğa sanki umutsuzluk taşıyor. Porsuk çayı bile serinletmiyor, otlar huzur vermiyor, güneş umut taşımıyor. Şu cümlelerde yazar, köydeki cehaleti ve umursamazlığı porsuk çayı benzetmesi ile aktarıyor. “Yeknesak ovayı ikiye bölen Porsuk çayı, kuvvetli bir zelzelenin açtığı uzun bir yılankavi bir kuyruk gibidir. Hiç suyu görünmez. Ta yanına gittiğiniz zaman, bile o suyun cana can katan serinliğini ve rengini bulamazsınız. Elinizi bir soksanız, günün hangi saatinde ve hangi mevsiminde olursa olsun, bir cerahat gibi ılıktır.” Kitap aslında çoğu yerinde bir romandan ziyade bir deneme, makale havasına bürünüyor. Yazarın düşünceleri Ahmet Celal’in ağzından günlüğüne işleniyor. Köylüdeki sefalet, yokluk, cehalet tüm açıklığıyla dile getiriliyor. Tahlil; Kitap gerek dil gerekse de işleyiş olarak aydın bir dille kaleme alınmış. Asıl değinmek istediği şey ise, Türk aydını ile köylüsü arasındaki derin uçurumdur. Bu uçurumun sorumlusu ise yine aydınlardır. Çözümü ise yine aydınlardır. Aslında bu kitap ile Türk aydınlarına inceden bir mesaj vermek istediğini düşünüyorum. Kitabın bir günlük halinde ilerlemesi ise olaylara tanıklık etmiş olma inancını ve gerçeklik hissini perçinliyor. Aynı zamanda anlatmak istediği asıl mevzuya daha keskin ve etraflı değinmesine olanak sağlıyor. Genel itibari ile, zaten kitap olay örgüsü üzerinden değil, olayların insanlar üzerindeki etkileri, duygu düşünce durumları üzerinden ilerliyor. Aşağıdaki alıntıda ise bu bahsettiğimiz uçuruma değiniyor yazar. << Bir gün... bir gün onlara ispat edebilecek miyim ki, ben bir "yaban" değilim; benim damarlarımdaki kan onların damarlarında işleyen kandır; aynı dili söylemekteyiz, aynı tarihi ve coğrafi yollardan hep birlikte gelmişizdir. İspat edebilecek miyim ki, aynı Allah'ın kuluyuz; aynı siyasi mukadderat, aynı içtimai bağlar, bizi kardeşlik, evlatlık, analık, babalık fevkinde (onlardan daha üstün) bir yakınlıkla birbirimize bağlamıştır. Gün geçtikçe daha iyi anlıyorum: Türk entelektüeli, Türk okumuşu, Türk ülkesi denilen bu engin ve ıssız dünya içinde bir garip münzevidir. Bir münzevi mi? Hayır, bir "galat-i hilkat" [hilkat garibesi] demeliyim. Öyle ya, bir mahluk tasavvur edin ki, hangi ırktan, ne cinsten olduğu belli değildir; kendi vatanı addettiği memleketin dibine doğru ilerledikçe, kendi kökünden uzaklaştığını hissediyor... Her memleketin köylüsüyle okumuş yazmış zümresi arasında aynı derin uçurum mevcut mudur? Bilmiyorum. Fakat mektep görmüş bir İstanbul çocuğu ile bir Anadolu köylüsü arasındaki fark, bir Londralı İngilizle bir Pencaplı Hintli arasındaki farktan daha büyüktür.>> Bu uçurumun sorumluları arasına kendisini de dahil ederek, Türk aydın kesimine hitap etmiştir. << Bunların hiçbiri “ne yaptığını bilmiyor” Eğer bilmiyorlarsa kabahat kimindir? Kabahat, benimdir; kabahat, ey bu satırları heyecanla okuyacak arkadaş, senindir! Sen ve ben onları, yüzyıllardan beri beri bu yalçın tabiatın göbeğinde, herkesten, her şeyden ve her türlü yaşamak zevkinden mahrum bir avuç kazazede halinde bırakmışız. Açlık, hastalık ve kimsesizlik bunların etrafını çevirmiştir. Ve cehalet denilen zifiri karanlık içinde, ruhları, her yanından örülü bir zindanda mahpus kalmıştır. >> Günümüze gelelim. Aslında aradan geçen onlarca yıla rağmen, ülkemizde değişen pek bir şey yok. Düzene ayak uyduranlar (halifenin ve destekçilerinin bizi kurtaracağı fikrine sahip insanlar) ve “Yaban”lar olarak ikiye ayrılmış bulunuyoruz. Bundan sonra yazılacak olan her şey, bir siyasi ayağa dönüşebileceği için yorumlamamı burada bitiriyorum. Umarım biz de top seslerini duymadan ayıkmış oluruz. Türk aydınları bu aradaki derinleşen uçurumu kapayabilir ve refah seviyesine ereriz. Köylümüz ile aydınımız aynı tastan su içebilir aynı kaptan yemek yiyebilir. Güzel günler hepimizin olur temennim. Kitabı okuyacak arkadaşlara keyifli okumalar dilerim, esen kalınız. Bir türkü ekleyeyim madem :) youtu.be/XMptEC9fPQk
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · Remzi Kitabevi · 199744,7bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
103 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.