“Yaz başıydı; ben bahçede oturmuş rakı içiyordum: sen de -galiba mutluluktan-koşuşturup duruyordun. Sana yarı şakayla, “Haydi bakalım bana erik getir” demiştim. Koşup gitmiştin: Bahçede bir erik ağacı olduğunu biliyordun. Epey sonra(hatta,biraz daha gecikseydin,kalkıp sana bakmağa gidecektim), alı al, moru mor, kan-ter içinde geri gelmiştin:elinde bir külah: Manavdan, harçlığının son kuruşuna kadar vererek aldığın erikler...
Ağaçta erik yoktu;ama Baban senden erik istemişti...
-Ne yapabilirdin ki...
Yapman gerektiği için yapabileceğini yapmıştın -işte seni insan yapan da bu.”