O Selmâ Hâşim için Abdulmuttalib'i doğurdu. İsmini Şeybe koydu. Hâşim onu, bülûğa yakın bir çağa gelinceye kadar anasının yanında bıraktı. Sonra onun amcası Muttalib ona gitti ki onu alada onu memleketine ve kavmine getirsin. Bunun üzerine Selmâ ona
dedi ki:
— Onu seninle birlikte gönderecek değilim. Muttalib de Selmâ’ya
dedi ki:
— Ben onu götürünceye kadar ayrılacak değilim. Çünkü kardeşimin oğlu baliğ olmuştur ve o burda garibdir. Biz ise kavmimiz
içinde şerefli bir aileye sahibiz. Onların işlerinden birçoğunu üstleniriz. Onun kavmi, beldesi ve aşireti onun için başkalarında kalmaktan hayırlıdır veya buna benzer bir şeyler söyledi. Şeybe amcası
Muttalib’e dedi ki:
— Anamdan ayrılacak değilim. Ancak bana izin verirse ne alâ.
Bunun üzerine anası ona izin verdi ve onu amcasına teslim etti. O da onu aldı götürdü ve onunla birlikte devesinin üzerinde terkisinde olarak Mekke'ye girdi. Kureyş de ona dedi ki: O, AbdulMuttalib’dir = Muttalib’in kölesidir, onu satın almıştır. Böylelikle Şeybe Abdulmuttalib ismiyle isimlendi. Buna cevâben Muttalib de
dedi ki: Yazık size! O ancak benim kardeşim Hâşim’in oğludur. Onu Medine'den getirdim.