Superpoze aslında bir silah terimi, kovboy filmlerinde çift namlulu uzun tüfekler görmüşsünüz, işte onlara süperpoze deniyor. Kitap adını buradaki "çift olmak" teriminden almış. Bildigimiz gibi en ufak parçamız atom oluyor fakat atomun da parçaları var, yani atomlarında kendilerine ait özel bir dünyası var, bu dünyada yaşayan elementlere parçacık diyoruz ve bu parçaçıklar hiç akıllı, efendi şeyler degil, ne yapıcakları hiç belli olmayan varlıklar, kitap da tam olarak bu noktadan yürümüş.
Sen eski bir atom fizikçisi olan jakop'sun ama artık bıkmışsın lanet olsun atomunuda, fizik profosorlügüne de demiş, istifa edip ailenle huzur içinde yaşıyorsun. Bir gün işten eski bir arkadaşın seni ziyarete gelip atomu parçaladım jakop diyor, yav he he diyip adamı gönderiyorsun ama adam ertesi gün vurularak ölü bulunuyor, üstüne üstlük silahta senin parmak izin, ayakkabı izin vs. ne ararsan var, resmen kartvizitini bırakmışsın oysa sen hiçbirşey yapmadın, özetle "masumiyet özür degildir" kuralına göre hiçbirşey yapmamış olmana ragmen artık mapus hayatı yaşayacak yada bu olayı çözeceksin. Kitabın konusu bu, bu haliyle tam bir polisiye, hemde hızlı bir polisiye, ilk sayfayı açtıgınız andan itibaren kitap öyle coşkulu, öyle hızlı ilerliyor ki sıkılmak im-kan-sız. Hayatımda ilk defa bilim-kurgu/polisiye tarzı bir kitap okudum ve aşırı eğlenceli geçti. Bu güzel polisiye üzerine, "bilim" kısmı harika şekilde entegre edilmiş, bilgilerin bir kısmı kurgu, yani gerçek olması imkansız(şimdilik) fakat bir kısmı da kuantumun doğası geregi tamamen bilimsel. Bilimkurgu olarak sizi heyecanlandırabilecek ne varsa(farklı dünyalar, sınırsız güç, paralel evren vs) bu kitapda gayet eglenceli olarak bulunuyor.
Hem iyi vakit geçireyim hemde "daha önce hiç bu açıdan bakmamıştım" demek istiyorsanız, süperpoze'yi gönül rahatlıgıyla öneririm.