Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

336 syf.
·
Puan vermedi
Bazı romanlar vardır , kurguya giriş yaptığınız andan itibaren hikayenin devamını ve sonunu tahmin edebilir, tahminleriniz tuttukça da sıkılıp kitabı bir kenara atarsınız , tabi sizi içine çeken bir yazım tekniğinden ve gizemli cümlelerden oluşmuyorsa. Romanın derinlikleri o kadar çok ki yazar, sadece sayfalara bakıp , kurguyla sürüklenip eli boş gitmenize izin vermiyor, bir şekilde görmenizi, gerçekleri farketmenizi de sağlıyor. Hikaye ilk kör ve onunla temasta bulunan kişilerin hayatlarından kesitlerle başlıyor.Anlaşılamayan bir sebepten ötürü bulaşıcı olan bu körlüğün başka bir ilginç yanı da salgına yakalananların süt beyazı şeklinde görmeleri. Salgın duyulur duyulmaz ilk körler karantinaya alınır.Hükümet hem eski bir akıl hastanesine kapatılan körlere hem de kör olmayanlara sorumluluğunun bilincinde olduğunu ve halkı koruma görevini en etkili biçimde yerine getireceğini bildirir, tabi bu sözler havada asılı kalır.İnsanlık her geçen gün daha büyük bir kaosa sürüklenir.Körlük tüm ülkeye yayılır tek kişi hariç , doktorun karısı. Karantinaya alınan ilk talihsizler olan ve salgının varlığını hükümete bildiren kişi göz doktoru ve onu yalnız bırakmak istemediği için kör taklidi yapan doktorun karısı . Adı bilinmeyen bu ülkede görebilen tek kişidir,doktorun karısı . Bu büyük sorumluluğun bilincinde olan doktorun karısı görebildiğini sadece eşine söyler. Aksi halde tüm karantinanın onu köle gibi kullanmasından korkar. Hikaye bu şekilde boş bakan  körler ve görebilen tek kişi etrafında döner. Bu eseri okuduktan sonra siz de birçok kişi gibi sistemi eleştirebilirsiniz ; insanlar neden böyle , hükümet neden böyle , ahh yalanlarr , yolsuzluklar, tecavüzler,  hırsızlıklar , duyarsızlıklar , riyakarcılar.... Uzar da gider ,bu eleştirinin sonunda siz de birebir yazar gibi düşünür gerçekleri görmeye başlarsınız. Peki bu neyi değiştirir? Gerçekten değişim istiyorsak yapmamız gereken tek şey var oda tüm okları kendimize çevirmek . Herkes hükmedebildiğine seslenmeli ve onu harakete geçirmeli yani kendimize.     Aceba ben de bakan körelerden miyim?   Bir canlının ölümü beni ne kadar etkiliyor , ölenler gerçekten umurumda oluyor mu ,hafızamda beş dakikadan fazla yer ediyor mu?  Haksızlığa uğrayan birini gördüğüm de sadece gidip teselli mi ediyorum , yoksa gerçekten üzülüp birşeyler mi yapıyorum? Mevkimi yükseltmek için boş kafalara oynuyor muyum hiç?  Doğa için birşey yapıyor muyum , yerde çöp görünce üstüne ben de kendi çöpümü mü atıyorum ?  Hiç ağaç ektim mi? İnsanlara ve hayvanlara yardımım dokunuyor mu ? ...  İşte körlük budur. Kendi ruhumuzdan uzaklaşıyoruz. Bazen o kadar karanlığa batıyoruz ki en ufak bir gerçekle yüzleşmek bizi aniden daha büyük bir körlüğe sürükleyebiliyor. youtu.be/mgHxmAsINDk
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104bin okunma
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.