Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

592 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
Bir Süredir Yazmak İstediğim İnceleme
Siz de benim gibi kimmiş bu geyşalar, diye merak edip haklarında biraz bilgi edinmeye kalktıysanız muhakkak bu kitapla karşılaşmışsınızdır. Ve kitabın kapağını açtığınızda, " Bir zamanlar Kyoto'nun en ünlü geyşalarından birinin anılarından uyarlanmış gerçek bir hikaye." yazısını -kelime kelime aktaramamış olabilirim- görmüşsünüzdür. İşte bunları görünce haliyle ben de heyecanlandım. Karakterler ve kurgu gerçek olmasa bile geyşaların yaşam tarzları, bembeyaz makyajlarının sakladığı sırları öğrenebilirim sandım. Üstüne bir de kitabın teşekkür bölümünde yazar, kendisine kalbini açıp ona anılarını anlatan geyşa Mineko Iwasaki'ye teşekkür edince "Tamam!" dedim. "Budur, aradığım kitap." sonra herkesin yapacağı gibi Mineko Iwasaki'yi Google ustaya sordum. Ne çıksın! Ablamız gerçekten Kyoto'da geyşalık yapmış, gerçekten yazar amcaya anılarını da anlatmış. "Eee?" dediğinizi duyar gibiyim. "O zaman neden hayal kırıklığına uğramış gibi yazıyorsun?" E ablamız cici yazar amcaya demiş ki , beni teşekkürler bölümüne falan koyma, bizim bir gizliliğimiz var olmaz yani demiş. Amca ne yapmış? Baaam! "Bana kalbini açan Mineko Iwasaki'ye teşekkür ederim." Görüldüğü gibi yazar amca bayağı zeki. Bununla kalsa bir nebze... Mineko ablamıza göre, yazarın kitabının neredeyse yarısını ve baş kahraman Sayuri'nin geyşalık kariyerinin dönüm noktası olan "bekaret açık arttırması" yani "mizuage" konusu yalanmış. Mineko ablamız," Ben 21 yaşında isteğimle,bana para ödenmeksizin bekaretimi verdim." diyor. Yani geyşalık kültüründe bekaretler açık arttırmaya çıkarılmıyor Mineko ablamıza göre. Gönül Mineko ablaya inanmak istiyor. Yazar amcamıza gerçekleri çarpıttığı yönünde dava da açıyor ablamız. Sanırım tazminat alıyor ancak o kısım hakkında pek bir bilgim yok. Ancak Mineko ablamıza bütün kalbimizle inanıp onu desteklememize engel olan da bir kısım var ki bunu gözardı edemeyiz. Kitap yayımlandığında ve çok satanlar listelerini zorlarken Mineko ablamız gizliliği bozduğu için ölüm tehditleri alıyormuş. Tabi bu üzücü bir durum ancak ölüm tehdidi alan biri daha önce söylediği söylenen şeyleri yalanlarsa ona ne derece güvenilebilir? İkisinin de safbgerçekleri anlatmadığı zaten ortada. Bu şekilde işin içinden çıkamayacağım için ben okuduğum roman üzerinden yargıda bulunmaya karar verdim. Sayuri adlı küçük bir kızın geyşa olarak yetiştirilmek üzere satılması ile başlıyor hikaye. Sayuri gerçekten güzel bir kız. Güzelliğini daha da arttıran Japonlar'da nadir görülen mavi gözleri var. Havalı değil mi? Düşünsenize herkesin gözleri kahverengi siz bütün bu insanların arasında mavi gözlere sahipsiniz. Daha da havalı olan bu gözlere buldukları açıklama. Kişiliğinde fazla su bulunuyor annesi gibi. Bu yüzden de yaşamında su gibi oradan oraya akmak var. Babası gibi durgun değil yani kişiliğinde tahta yok. Yazar amcamız Cem Yılmaz hayranıymış. Bu yüzden 4 elementten birine tahta deme kararı alıp insanların kişiliklerine katmaya karar vermiş. :D İşin şakası bir yana hoş olmuş. İşte bu oradan oraya akmak kişiliğinde olan küçük kız, küçük köyünün huzurlu hayatından Kyoto'nun geyşa bölgesi Gion'a getirilir. Geyşa olmak her türlü zor zanaat 1K sakinleri. Kadınlar hem küçükken satıldıkları yetiştirme evlerinde hizmetçi gibi çalıştırılıyor hem de geyşa okullarında şamisen, dans, şan ve çay töreni dersleri alıyorlar. Bütün ömürleri boyunca bu okula gitmeye devam ediyorlar. Japonya'da günümüzde de hizmet içi eğitimde ömür boyu eğitimin devam ettiği gibi geyşalar da paslanmamak için okullara gitmeye devam ediyor. Hemen okul bitse de, bir iş bulup asla kendimizi geliştirmeyelim diyen bazı şahsiyetleri anımsayabilirsiniz. Özellikle öğretmen oldukları halde kendilerini geliştirmeyip fosilleşen bazı yaratıklar da var ki eğitim sistemimizin somut örnekleri. Japonlar'ın çalışkanlığı, eğitime verdikleri önem , sadece erkekleri eğlendirmek için bile olsa onları ömür boyu okumaya yönlendirebiliyor gördüğünüz gibi. Tabii her şey okuyup sanat öğrenip icra etmek olsa , birilerini mutlu etmekten mutluluk duyup hayatını daha çok sevebilirdi Sayuri. Ancak onun başarısını kıskanan hemcinslerinin öfkesi, gencecik bedenine göz diken yaşlı adamlar, göz dikmeleri yetmiyormuş gibi bir de bekareti üzerinden açık arttırma yaptıkları gerçeği var. Şimdi size böyle çok acayip bu yüzden de iğrenç geldi değil mi? Vay caniler, dediniz böyle pislik olur mu? Tabii ki iğrenç, tabii ki pislik ancak Türkiye'deki bazı durumlar da hiç de öyle aman aman farklı değil. Bakirelik kontrolü yapılmış , yaşı gelmiş kızlarımız makul bir fiyata, gerek altın miktarı gerekse başlık parası, kurbanlık satılır gibi pazarlık da yapılarak satılmıyor mu? Üstelik bu eğleme gerçekten de "kız satmak" diyorlar. Gördünüz mü?! O kadar da farklı değil ha? İğneyi kendimize batırmayı da düşünmeliyiz ara sıra . Dışarıdan muhteşem gözüken şeylerin içeriden çürümüş olması günlük hayatta bile sık rastladığımız bir durumdur. Dışarıdan bakınca kelime anlamını da karşılayacak şekilde yetenekli sanatçılar, görkemli kimonoları, değişik makyaj ve saçlarıyla sanatçı olmalarının yanında adeta "yürüyen sanat eseri" olan geyşalar; içeriden açık arttırmada satılan bekaretleri, kimonolarını ve eğitim masraflarını karşılamaları karşılığında metresleri oldukları "danna"ları, muhteşem görünmek uğruna bozulan ruhsal durumları ve sağlıklarıyla doğanın her şeyin tezatıyla varolduğu gerçeğinin somut örnekleridir. Sayuri'nin hikayesi yani bu roman içindeki aşk, entrika, kadın ticareti, fahişelik gibi konularıyla benzerlerini andırıyor. Ancak bu kitabı okunabilir çekicilik düzeyine çıkaran şey benzerlerini andıran konulara sahip olması değil. Doğruluğundan emin olamasak da hatta doğru olmamasını umsak da bize yepyeni bir kültürün kapılarını açmasıdır.
Bir Geyşanın Anıları
Bir Geyşanın AnılarıArthur Golden · Altın Kitaplar · 20063,277 okunma
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.