Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

266 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İstikrar yılı diye anılan F.S (Ford'dan sonra) 632'ye gidiyoruz. Ford; dünyanın lideri ve insanların gözünde ilahlaştırılmış. Ford seni korusun, Ford aşkına gibi söylemler oldukça yaygın. Tüm düzen Londra Merkez Kuluçka ve  Şartlandırma Merkezinden sağlanıyor diyebiliriz. Burada 'toplumun iyiliği için' gönüllü olarak yapılan ameliyatlarla (altı maaş ikramiye) yumurtalar toplanıp döllendirilerek kuluçka makinalarına gönderiliyor. Bu aşamada onların yazgıları belirleniyor; toplumun alt tabakasını oluşturan delta, gama ve epsilon mu yoksa üst tabakadan alfa ve beta mı olacaklar ona karar veriliyor. Alt tabakalar bokanovski denilen işlem ile x ışınlarıyla ve çeşitli müdahalelerle çoğaltılıyor. Böylece tek yumurta birbirinin aynı 8 ile 96 arası embriyoya bölünmüş oluyor. Hatta istisnai durumlarda on beş binin üzerinde tek tip insan yapılabiliyor. Şişelerde oluşturulan bu emriyoların mesleklerine de o sırada karar veriliyor. Kişi kimya işçisi olacaksa kurşun ve klora dayanıklı üretiliyor.Ya da füze mühendisi ise denge hissi geliştiriliyor. Sürekli baş aşağı duracak şekilde çalışacak bir işi varsa, o pozisyondayken mutluluk hormanı salgılamaları sağlanıyor. Yani çalışmak= mutluluk. Bu kadarla sınırlı kalmıyor tabi, dünyaya geldikten sonra da istenilen niteliğe gelene kadar işlemler devam ediyor. Örneğin pavlovcu şartlandırma odalarına alınan 8 aylık bebekler; kitap ve çiçeğe yaklaştıklarında önce şiddetli bir sese ardından da elektro şoka maruz bırakılıyor. Böylece hem botanikten hem kitaptan nefret etmeleri sağlanıyor. Değerli vakitlerini kitaba ayırmaları istenmiyor ya da doğa sevgisinin tüketime katkısı yok. Ulaşımla doğaya gitmek maddi bir gelir sağlıyor. Bu yüzden gelişmiş teknolojik aletler kullanılarak yapılan doğa sporları teşvik ediliyor; elektromanyetik golf gibi.    *Oturup kitap okursanız fazla bir şey tüketmezsiniz.    *İnsanların tüketimi arttırmaya hiçbir katkısı olmayan karmaşık oyunları oynamasına izin vermenin ne kadar ahmakça olduğunu bir düşünsenize. Çocuklar hipnopedya (uykuda öğrenme) yöntemiyle şartlandırılıyor. Her çocuğa alfa, epsilon ya da hangi gruba aitse ona uygun sesler dinletiliyor. Hijyen, aşk hayatı, sınıf bilinci, sosyallik gruplara dinletilen konulardan bazıları. Belirli periyodlarla yüzlerce kez dinletilen seslerle bulunduğu gruba ait olmaktan mutluluk duyduğuna inandırılıyor. Çocukluktan itibaren ölümün olağan bir olgu olduğuna alıştırılıyor. Hiç kimse ölümden korkmuyor. Erotik oyunlar oynatılıyor. Herkes herkes içindir anlayışı hakim. Birine bağlanmak, duygusal yakınlık hissetmek, sevmek ayıp. Bir annenin bebeğini emzirmesi edepsizlik olarak görülüyor. Anne baba kavramları, aile olma, doğum müstehcen kelimeler. Tüm bunlar modernlik öncesi olarak anlatılıyor.     *Ev; boğucu bir yaşam; bir erkek, düzenli olarak doğuran bir kadın, her yaştaki erkek ve kız çocuklarından oluşan bir güruhun balık istifi yaşadığı birkaç küçük oda, hava alamazsın, boş yer bulamazsın, mikroptan arındırılmamış bir hapishane..   *Ev; ruhsal açıdan bir tavşan deliğiydi, balık istifi bir yaşantının getirdiği sürtüşmeler yüzünden kavrulmuş, duygusallıktan kokuşmuş bir mezbelelik. Aile üyeleri arasındaki boğucu samimiyetler.. Yaşlanma ya da hastalanma yok. İç salgı bezleri yapay olarak dengelenip gençlik seviyesinde tutuluyor. Genç kan nakli yapılıyor. Metabolizmaları canlı tutuluyor. Gençlik altmışlı yaşlara kadar sürüyor sonrası ölüm. Ölünce bitiyor mu tabi ki hayır. Burada ölsen de rahat yok. Beden yakılarak vücüttaki fosfor alınıyor. Doğumdan itibaren şartlandırma başladığı için bir kaç istisna dışında herkes çok mutlu. Kendilerini kötü hissettikleri anda kurum tarafından her gün düzenli olarak dağıtılan soma imdatlarına yetişiyor. Bu uyuşturucu ilaçla adeta uçuşa geçiyorlar. Uçuş demişken helikopterlerle sağlanıyor ulaşım. Refah düzeyleri oldukça yüksek. Devletin devamlılığı istikrarlı olmasına bağlı ve değişim istikrarı zedeler. Herkes toplumun yararına hizmet etmeli, bireysel düşünme, kendi başına hareket etme, yalnız kalma yasak. Düzene itaat etmeyen, aykırı davranan sürgün edilir.  Tüm bunların dışında bu uygarlıktan elektrikli tellerle ayrılmış 'Ayrık Bölge' var. Bir dine inanan, gelenekleri olan, doğumla çoğalan, aile kavramının olduğu bir kızılderili köyü. Burada yaşayan John namı diğer Vahşi ve annesi Linda uygar bölgeye getirilir. Burada iki zıt kutup arasındaki çatışmaya tanıklık ediyoruz. (uzun uzun anlatasım var ama yeterince uzattım zaten :)) Vahşi ile beraber düşünmeye başlıyorsunuz. Dilediğim gibi yaşadığımı düşündüğüm, çok mutlu hissettiğim, hastalıkların, maddi sıkıntıların olmadığı ancak özgür de olmadığım ama bunu da bilmediğim bir dünyada mı olmak isterim. Yoksa ölümün üzdüğü, hastalıklarla dolu, dilediğimi yapabildiğim, sıkıntıların da olduğu, ancak dostluk, aile, bağ kavramlarının olduğu bir dünyada mı yaşamak isterim.
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160,2bin okunma
··
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.