Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

336 syf.
·
Puan vermedi
Saramago Körlüğü yazacak kadar dünyadan nefret etmişti..
Aslında bu incelemede bir bütün olarak Saramago'nun tarzını ele alamak gibi bir gözükaralık yapmak niyetinde değilim. Çünkü Saramago'nun Körlük, Görmek ve Mızraklar Mızraklar Tüfekler Tüfekler adlı üç kitabını tek okudum. Bu sebepten dolayı sadece Körlük ve Görmek kitapları çerçevesinde bir inceleme yapmaya çalışacağım.    Saramago (1922-2010) Lizbon'un küçük bir köyünde yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Ekonomik nedenlerden dolayı okulu bırakıp makinistlik eğitimi gördü. Saramago'nun ilk romanı olan Günah Ülkesi 1947 yılında basıldı. Daha sonra yazar oyun, şiir, öykü ve deneme gibi bir çok alanda eser vermiştir. Kısa sürede Milyonlarca satılan yazarın kitapları, kendi dilinin sınırlarını aşarak 20'den fazla dile çevrilmiştir. Okuyan herkeste sansasyonel bir etki bırakan Körlük adlı romanı, 1992 yılında yazara Nobel Edebiyat Ödülü kazandırmıştır. (Ödülü aldığını öğrendiğinde yoğun ilgi ve gelen soru yağmuruna karşı "bırakın eşime gideyim" demesi de, Saramago'yu bu kadar kötüleşen dünyaya bağlayan bağ hakkında ipucu veriyor sanki) Gel gelelim Saramago'nun dünyaya tuttuğu Körlük adlı "ayna" ya. Biri bana, kitabı bitirdiğinde neler hissettin? Diye sorsaydı vereceğim ilk cevap şu olurdu: korktum, hemde çok korktum. Kitabı bitirdiğimde toplu taşıma araçlarında, metro-metrobüs duraklarında, kalabalık cadde ve sokaklarda kısacası insan yığınlarının olduğu heryerde ya şimdi biri, Kör oldum! Göremiyorum! Diye bağırırsa ne yaparım diye düşünüyordum. Bununla birlikte kafamda türlü türlü Körlük'ten korunma senaryoları oluşturuyor, genelde de bu senaryolarda doktorun karısı gibi Körlük'ten kurtulmayı başarabiliyordum. Kitabı okuduktan yaklaşık 3 yada 4 ay sonra Okan Bayülgen'in bir söyleşisine katıldım ve Bayülgen konuşması sırasında şöyle bir cümle kullandı: İktidar her zaman somut yada görülebilen bir düşmanının olmasını ister çünkü bu düşmanı göstererek insanları kendi etrafında toplayabilir. Bayülgen'in bu cümlesinden sonra ben söyleşiden kopup tekrar Saramago'nun kafamda oluşturduğu kaos ortamına döndüm, ama bu sefer az da olsa taşları yerine oturarak döndüm. O anda aklıma gelen ilk şey şu oldu:  Görmek kitabında, ülkenin yöneticileri 'bu oy kullanmayan insanların mutlaka bir örgütü olmalı' diye düşünüyordu hatta böyle bir örgütün olmasını da istiyorlardı. Böyle bir örgütü tespit edemeyen bakanlar, hem halkın güvenliğini tehlikeye atan bir örgüt hemde bu güvenliği korumakla görevli bir devlet rolünü oynamaya başladılar. İlk iş olarak bir bombalama olayı yapılıyor ve halkı bunun boş oy kullananların bir eylemi olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Çünkü topluma zarar verme potansiyeli olan bir düşman, aynı şekilde toplumu bu düşmandan koruyacak bir "dost" lazımdı. Bunları düşünürken Mihail Gorbaçov'un "aslında biz SSCB'yi bitirerek ABD'ye en büyük zararı verdik, çünkü ABD'yi düşmansız bıraktık." sözü de hafızamı yokluyordu. Saramago kitabın bu yönüyle iktidar sahipleriyle halk arasındaki ilişkiyi kısmen deşifre etmiş olabilir mi? Yada Saramago'nun böyle bir çabası olabilir mi? Saramago'nun Körlük romanını yine Saramago'nun “En kolay yapılan şeyin kötülük olduğunu herkes bilir.” sözü çerçevesinde değerlendirilirse daha sağlam sonuçlar elde edileceğine inanıyorum. Çünkü tarih boyunca din, devlet, felsefe ve etik değerlerin tamamı insanları kötülükten uzaklaştırmayı amaç edinmiş ve buna yönelik binlerce yıllık uğraş vermelerine karşın bu amaçlarında başarılı oldukları söylenemez. Konuya bu şekliyle bakıldığında Thomas Hobbes'un insanlar hakkındaki düşüncelerine katilmamak için özel bir çaba harcamak gerekebilir. Saramago yukarıdaki iddiasını kanıtlamak adına Körlük romanın da insanlara müthiş bir kötülük yapma özgürlüğü ortamı sunmuş ve insanların fırsatını bulduğu ilk anda nasıl da çirkinleşeceğini kanıtlamıştır. Kitabı genel bir değerlendirmeye tabi tutarsak ulaşacağımız sonuçlardan biride mutlaka şu olacaktır: uygun koşullar oluştuğunda herkes her türlü kötülüğü yapabilir. Son olarak Körlük ve Görmek kitaplarını karşılaştırdığımda kafamda oturtamadığım bir nokta var. Saramago Körlük'te otoritenin olmadığı durumda ortaya çıkan kaosta insanların ne kadar kötü yaratıklara dönüşeceğinden bahsederken Görmek kitabında ise yasal otoritenin kendi vatandaşlarını nasıl bombaladığını anlatır. Bu iki durum karşılaştırılınca yasal bir otorite gerekli mi? Eğer gerekli ise bu otoriteden doğacak kötülüklere karşı vatandaşları kim koruyacak? Gibi sorular beni epeydir rahatsız ediyor.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,8bin okunma
··
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.