Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Çocukken hepimizin gıcık olduğu bir şey vardı. O da büyüklerimizin bize hep akıl vermesiydi. O sonu bitmek bilmeyen öğütler, nasıl da sıkardı bizi değil mi? Biliyorum, gerçekten de sıkıcıydı. Ama biraz büyüdük ve hayatı tecrübe etmeye başladık. Haaaaa... İşte o zaman farkına vardık; o öğütler aslında bize birer altın küpeymiş. O bize verilen öğütler, hayatın tecrübe edilmiş yaşanmışlıklarıymış. İşte Timur'un da evlatlarına anlatmaya çalıştığı şey de bu. Ben yaşadım tecrübe ettim, siz de aynılarını yaşayacaksınız, sözlerim kulağınıza küpe olsun diyor. Timur Devleti tarihine baktığımızda da Timur'dan sonra devletin parçalanma sürecine girdiğini görüyoruz. Yani bize verilen öğütleri dinlememek sadece bize has bir özellik değil. Timur her ne kadar Moğol kökenli Barlas boyundan gelse de bu boy, Türk kültürü etkisinde kalmış, hem kültürel hem de etnik olarak Türkleşmiştir. Zaten Timur da kendisini her zaman Türk addetmiş, Türklüğü ile iftihar etmiş ve kendisini Türk Dünyasının en büyük hükümdarı ilan etmiştir. Kendisine Aksak Timur da denirdi. Ancak bu rahatsızlığına rağmen at üstünde kazandığı zaferlerle bu kusurunu büyük bir iftahara ve unvana çevirmiştir. Timur'un en büyük özelliği akla değer vermesiydi. Atacağı her adımdan önce akıllı insanlarla görüşmüş, tartışmış, ihtiyat eylemiş ve faaliyette bulunmuştur. Bu kitabın neden Harp Akademilerinde okutulduğuna şaşmamak gerekir. -Keşke Polis Okullarında da ders olarak okutulsaydı ve biz de bundan istifade edebilseydik. Belki o zaman birçok arkadaşımın FETÖ adlı masonik yapılanmanın kurbanı olduğunu görmezdim. Akıl her daim yoldaşımız olmalı.- Bunun en güzel örneğini Timur ne güzel de anlatmış kitabında. Örnek vermek gerekirse, Delhi Muharebesi'nde yenik duruma düşüyor Timur. Çünkü karşı tarafta filler var. Timur'un mareşalleri gelir ve "Efendim, harbi kaybediyoruz, geri çekilelim der." Timur hiddetlenir ve "Nereye çekileceğiz, arkamız dağlar. Ordu dağılır. Bana on dakika müsade edin" der. Timur, otağa çekilir ve uyumaya başlar. Harbin ortasıdır. Biraz sonra kalkar ve ikmal subaylarını çağırın der. Gelirler ve hepsine tek tek sorar "Kaç deven var?" Delirdi zannederler çünkü bakınca deveyle filin ne alakası var değil mi? Ama diğerleri bakarken Timur görüyordur. Bu develeri toplayın der ve "ordunun önüne dizin. Bunları çelik zincirlerle birbirine bağlayın. Sırtına da yanacak malzeme koyun. Her devenin arkasında bir asker elinde meşaleyle beklesin. Bunların arkasına da uzun okçuları dizin. Uzun okçuların arasına da mızraklı süvariyi yerleştirin, fil hücumunu bekleyin." Fil hücumu başlayınca Timur emir verir "develeri tutuşturun." Develer can havliyle koşmaya başlarlar ancak birbirlerinden ayrılamazlar. Çünkü zincirlerle bağlıdırlar. Bir ateş çemberi fillere doğru gelmeye başlayınca Filler yüz geri başlarlar ve kendi ordularını ezerler. Çünkü filler ateşten çok korkarlar. Kargaşa başlayınca Timur, şimdi oklayın der. Ondan sonra mızraklı süvariler devreye girer. 1 saatte işi bitirir Tİmur. Ve akıl tekrar galip gelir. Timur'un Yıldırım Beyazıdla mücadelesinde de gene akıl devreye girmiş ve meydan muharebesine dahi inmeden yukarıda, tepeden satranç oynayarak Osmanlı ordusunu darma duman etmiştir. Timur'un orduları daimidir, Timur'un ordularında rütbe vardır. Mahiyetine ayrı ayrı görevlendirmeler vermiş ve hiçbir zaman liyakati elden düşürmemiştir. Hiç kusura bakmayın ama liyakatin yerlerde olduğu birdönemi yaşıyoruz. Siyasi görüşünüz ne olursa olsun gerçekleri söylemekten korkmamalısınız. Bugün benim ve tabi ki nice tecrübeli memurların başına bir üniversite öğrencisi 2 aylık kursla amir yapılıyorsa kusura bakmayınız, liyakat ölmüştür. Ve bunun sancılarını bugün değilse de gelecekte hep beraber çekeceğiz. Bir tarafı sevindirirken bir tarafı küstürmek devlete yakışmaz. Timur, bunu çok güzel bir şekilde çözmüş. Bakın Timur ne diyor: "Askerleri hak ettikleri mükafatlara nail ederdim. Silah altında saçı, sakalı beyazlaşan ne rütbesini ne ödeneğini kaybeder. Hiç kimsenin hizmetleri unutulmaz. Çünkü cengaverler şayanı mükafattır. O, servet ve imtiyaza müstahaktır. Hizmetten haksızca onu azletmek, mükafatlandırmamak onu isyana sevk eden bir adaletsizlik olur." İşte bundan bahsediyorum. Liyakat bir devletin temelidir, geleceğidir. Geleceğimizin çöpe atıldığını görmek beni kahrediyor. Umarım devletin karar mekanizmaları yeniden liyakat esaslı yönetim anlayışına dönerler ve akıl yeniden egemen olur. Yoksa sadece bitaraf olmayan değil taraf olan olmayan herkes kaybedecektir...
Timur'un Prensipleri
Timur'un PrensipleriTimurlenk · İlgi Kültür Sanat Yayınları · 201754 okunma
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.