Mektuplar almıştım, mektuplar yazmıştım. Aldığım son mektup bir yaz ayındaydı, yazdığım son mektubsa özlemlerine dayanamadığım yeğenlerime bir bahar akşamında. Küçük yeğenim okumayı öğrenmişti ve benden okunacak bir şeyler istemişti. Bir kitap almış, bir mektup sıkıştırmıştım kitabın sayfalarının arasına. Sonra onlar bana mektup yazdılar ama postaneye gitmeyi bilmedikleri için gönderememişler. Onlara gittiğim zamanlarda tutuşturuverdiler ellerime. Bu mektup uzaklardan yazılan ve uzaklara yollanan mektuptu.
Hastanede bana mektup yazan çocuklarım oldu. Cerebral Palsy' li bir çocuk bana beni sevdiğini söylemek için mektup yazmaya yarım saatten fazla uğraşmış, öyle söylemişti annesi ve o mektup posta kutuma değil, gönül haneme bırakılan en değerli mektuptu. O çocuğumla tedavi seanslarına ilk başladığımızda isim, bitki, hayvan, şehir oyunu oynuyorduk. İlk seferimizde elleri tam tutmadığı için çok yavaş yazacağını, ona biraz daha süre vermem gerektiğini söyledi. Kutu kutu pense oynamayı teklif ettiğimde ise ayakları tam tutmadığı için dönemeyip, düşebileceğini. Ama hepsini yaptık. Ekstra zaman bize bir şey kaybettirmedi ya da tekerlekli sandalye ellerimizi tutmaya engel değildi. Ve bana verdiği o mektup tüm bunların yegane sevinciydi. Üç ay önce ayaklarından ameliyat oldu bu küçük çocuğum. Onun bu kez bana kendi başına koşması için dua ediyorum. Ellerinin hala tam tutmadığını ama ayaklarının gün geçtikçe iyileştiğini, fizyoterapist olarak beni istediğini, taşındıkları yeni evlerine hayırlı olsun demek için gelmemi, kitap okumayı hala çok sevmediğini bu sefer mektupla değil ama telefonla anlattı:
-Bütün bunları yazmak çok zamanımı alacaktı, dedi.
Dedem askere gittiğinde bir arkadaşı varmış okuma yazma bilmeyen. Dünyada sahip olduğu tek anasını bırakıp İstanbul' a gelmiş vatan görevine. Annesini özlediğinde dedemi arayıp bulur ve mektup yazmasını istermiş dedemden. O söyler, dedem yazarmış. Dedem anlatır, " Vay Mamut vay! " derdi sonra . Gözleri nemlenir, " Hem söyler hem de ağlardı Mahmut. " diye eklerdi ardından.
Şimdi hiçbir postacı mektup getirmiyor. Postacılar mektup getireceği adresi bilmiyor, " Postacı" şarkısı gün geçtikçe yitip gidiyor. Biri bize mektup yazsın. Mektup isteyen birileri kalsın bu dünyada. Çünkü kalem ve kağıt olmayınca kanat açmıyor duygular. Gittikçe yalnızlaşıyor insan. Nuri Pakdil, Zarifoğlu cevap veremiyor insanlığa... Birileri mektup yazsın zamana..