Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

15- Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört erkek şahit isteyin; eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun (hapsedin). 16- İçinizden fuhuş yapan iki tarafa (erkek ve kadına) eziyet edin; eğer tövbe edip kendilerini düzeltirlerse, artık onlardan vazgeçin (eziyet etmeyin). Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul eden ve rahimdir. ( Nisa Suresi ) AYETLERİN AÇIKLAMASI "Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört erkek şahit isteyin." Birisinin bir işi yaptığı anlatılmak istenince, Arapça’da hem "etahu" hem de "eta bihi" denilir. [Ayette geçen "ye'-tîne" birinci türdendir.] Ayette geçen "fahişe" kelimesi, kötü ve çirkin yol anlamında olan "fahş" kökünden türemiştir. Bu kelime yaygın olarak zina anlamında kullanılır. Aşağıdaki ayette livata veya livata ve lezbiyenlik anlamında kullanılmıştır. "Lut'u da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle dedi: Sizler şimdiye kadar hiç kimsenin işlemediği iğrenç bir eylemi yapıyorsunuz." (Ankebut, 28) Ayetin zahirinden anlaşıldığı kadarıyla burada bu kelimeden zina kastedilmiştir. Tefsircilerin çoğunluğu bu görüştedir. Rivayete göre, Peygamberimiz kırbaç vurma cezasını öngören ayet indiğinde; "Zina eden kadınlara yüce Allah'ın gösterdiği yol, kırbaç vurma cezasıdır." buyurmuştur. Bunun böyle olduğunu gösteren bir başka delil, ayetin zahirinin bu hükmün neshedileceğini göstermesidir. Çünkü yüce Allah, "yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar" buyuruyor. Lezbi-yenliğin cezasının başka bir hükümle neshedildiği nakledilmediği gibi lezbiyenlik yapan bir kadına ayetteki cezanın uygulandığı da işitilmemiştir. "erbeaten minkum=dört şahit" ifadesinden sayıları belirtilen şahitlerin erkek olması gerektiği anlaşılıyor. ["Erbeaten" kelimesi erkekte, "erbean" ise, kadında kullanılır.] "Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye... kadar evlerde tutun." Bu ifadede evde tutmak yani müebbet hapis cezası, zina eyleminin işlenmiş olmasına değil, şahitlerin bunu açıklamasına dayandırılıyor. Bu suçun işlendiği bilinse bile dört kişi bu konuda şahitlik etmediği takdirde bu ceza uygulanamaz. Bu da yüce Allah'ın Müslümanlara yönelik bir hoş görü ve göz yumma lüt-fudur. Hüküm, müebbet hapistir. Bunun karinesi ayetteki "ölüm alıp götürünceye kadar" ifadesiyle sınırlandırılmasıdır. Yalnız ayette hapis ve zindan ifadeleri değil "evlerde tutma" ifadesi kullanılmıştır. Bu da hoş görü ve göz yumma içerikli açık bir kolaylıktır. "Ölüm alıp götürünceye kadar yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar" ifadesi 'sürekli hapisten kurtaracak bir yol' anlamına gelir. Ayetteki iki şıklı ifade, bu hükmün neshedilmesinin istendiğine delâlet eder. Nitekim de öyle oldu. Kırbaç vurma cezası bu hükmü neshetti. Kesinlikle biliyoruz ki, Peygamberimizin (s.a.a) son döneminde ve vefatından sonra Müslümanlar arasında zina işleyen kadınlara uygulanan hüküm evlerde hapsetmek değil, kırbaç vurma cezası idi. Ayetteki hükmün zina işleyen kadınlara yönelik olduğu kabul edildiği takdirde bu ayet kırbaç cezası getiren ayetle neshedilmiş olur. Ayette sözü edilen 'yol'un kırbaç vurma cezası olduğu şüphesizdir. "İçinizden fuhuş yapan iki tarafa (erkek ve kadına) eziyet edin." Bu iki ayetin içeriği arasında bağlantı vardır. Bu ayetteki "ye'tiyaniha=yapan"dan maksat daha önceki ayette geçen "fahişe", yani zina suçudur. Bu da her iki ayetin amacının zinanın hükmünü açıklamak olduğunu gösterir. Buna göre ikinci ayet, birinci ayetteki hükmün tamamlayıcısıdır. Birinci ayet sadece kadınlara ilişkin hükmü açıklıyor. İkinci ayette ise, hem kadınlara hem erkeklere ilişkin hüküm belirleniyor. Bu hüküm eziyet vermektir. Her iki ayet, zina suçu işleyen erkeğe ve kadına ilişkin hükmü ortaya koyuyor. Bu hüküm her ikisine eziyet etmek ve kadını evde alıkoymaktır. Fakat bu hüküm ikinci ayetteki "eğer tövbe edip kendilerini düzeltirlerse, artık onlardan vazgeçin." ifadesi ile uyuşmuyor. Bu ifade müebbet hapis cezası ile bağdaşmaz. Dolayısıyla bu ifade hakkında şöyle demek gerekir. Buradaki yakayı bırakmaktan, vazgeçmekten maksat, eziyet etmekten vazgeçmektir; yoksa hapis cezasına son vermek değildir. O ceza geçerliliğini aynen koruyor. Bundan dolayı bizim de nakledeceğimiz bazı rivayetlere dayanılarak şöyle denmiştir: Bu ayetlerin ilki, zina eden dul kadınlarla ilgili hükmü açıklıyor. Ayetlerin ikincisi ise, zina eden kızlar hakkındaki hüküm ile ilgilidir ve bu ayette sözü edilen eziyet vermekten maksat zina eden kızları hapsetmek, sonra da tövbe edip düzelince, onları salıvermektir. Fakat bu durumda iki soru karşımıza çıkar. Soruların biri şudur: Ayetlerin birincisinde sırf dul kadınların, ikincisinde ise sadece kızların kastedildiği ileri sürülüyor. Ama bunun için ibarede hiçbir sözel delil yoktur. Bu nasıl olur? İkinci soru da şudur: Neden birinci ayette sadece zina eden kadından söz edilirken ayetlerin ikincisinde "fuhuş yapan iki tarafa" diye buyrularak erkek ile kadından birlikte söz ediliyor? Tefsirci Ebu Müslim'e dayandırılan görüşe göre bu ayetlerin ilkinde lezbiyen kadınlara ilişkin hüküm açıklanırken, ayetlerin ikincisinde erkekler arası cinsel ilişkinin hükmü belirtiliyor ve bu iki ayet nesh-edilmiş değildir. Bu görüşün asılsız olduğu açıktır. Birinci ayetle ilgili bölümünün asılsızlığını "Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı..." cümlesini açıklarken belirtmiştik. İkinci ayetle ilgili görüşün asılsızlığına gelince, sünnette erkek erkeğe cinsel ilişki için ölüm cezası öngörülmüştür. Sahih bir hadise göre Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer aranızda Lut kavminin yaptığı iğrenç eylemi yapanlar olursa yapanı da yapılanı da öldürün." Bu hüküm ya neshedilmemiş iptidai bir hükümdür veya ayeti nesheden bir hükümdür. Her iki durumda da bu görüşün asılsız olduğu ortaya çıkar. Doğrusunu Allah herkesten daha iyi bilir; ama bu iki ayetin zihinde uyandırdığı ilk zahiri izlenime, ifadedeki ip uçlarına ve tefsircilerin ileri sürdükleri sorunlara dayanılarak bu iki ayetin anlamı hakkında şunlar söylenebilir: Bu ayetlerin ilkinde, zina işleyen evli kadınlar hakkındaki hüküm ifade ediliyor. Çünkü ayette sadece kadınlardan söz ediliyor, erkekler söz konusu edilmiyor. Bu durumda neden kadınlarınız yerine eşleriniz denmediği sorusu akla gelebilir. Ama bu ifade, özellikle erkeklere izafe edildiği takdirde Kur'an'da çok sayıda örneği olan bir ifade tarzıdır. Nitekim ayette "kadınlarınızdan" buyurulmuştur ve yine yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Kadınların mehirlerini bir bağış olarak verin." (Nisâ, 4) "Kendileriyle birleştiğiniz kadınlarınızdan olup..." (Nisâ, 23) Buna göre bu kadınlar hakkındaki ilk ve geçici hüküm evlerde hapsedilmekti. Sonra bu hükmün yerini recm cezası aldı. Bu durum, Cubbai'nin ileri sürdüğü gibi sünnet ile Kur'an'ı neshetmek değildir. Çünkü neshetmek müebbedi ifade eden delile dayanan bir hükmü kaldırmaktır. Oysa bu hüküm geçici olduğuna, süresinin bitmesi ile sona ereceğine ilişkin karineyi kendi içinde taşıyor. Bu karine "yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar" ifadesidir. Bu ifadeden bu kadınlar hakkında başka bir hüküm getirileceği açıkça anlaşılıyor. Eğer buna neshetmek deniyorsa bunun sakıncası yoktur. Çünkü böyle düşünmek, Kur'an'ın sünnet ile neshedildiğini ileri sürmekteki yanlışlığı içermez. Çünkü Kur'an'ın kendisi süresi dolunca bu hükmün yürürlükten kalkacağına işaret ediyor. Peygamberimiz de (s.a.a) Kur'an-ı Kerim'in söylemek istediklerini açıklar. Ayetlerin ikincisi ise, bekârların zinası ile ilgili hükmü içeriyor. Bu hüküm eziyet etmektir. Bu eziyetten maksat hapsetmek, nalınlar ile dövmek, azarlamak veya başka bir ceza olabilir. Buna göre bu ayet Nûr suresinde getirilen kırbaçlama hükmü ile neshedilmiştir. Bu ayetin bakire kızlar hakkındaki hükmü içerdiğine ilişkin rivayete gelince, bu rivayet tek kanallıdır; senet zinciri yoktur ve bu yüzden zayıf olduğu denilmiştir. Ayetin anlamının ne olduğunu Allah daha iyi bilir. Denilen hususlar üzerinde iyice düşünmek gerekir. Ancak bu görüş de tutarsız değildir denilemez. Çünkü neshedilen şeyin neshedileceğine dair işareti; nesih olayıyla çelişmez. "Eğer tövbe edip kendilerini düzeltirlerse, artık onlardan vazgeçin..." Bu ifade tövbeyi, ıslah ve kendi hâlini düzeltme ile kayıtlıyor. Böylece tövbenin gerçek mahiyeti vurgulanarak onun sadece kuru sözden veya gelip geçici bir duygulanmadan ibaret olmadığı açıklanıyor. Allâme Muhammed Hüseyin TABATABAİ
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.