Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

256 syf.
6/10 puan verdi
1920 yılında hapishanede yazılan, içeriğinde totaliter toplum yapısını ütopik kurgu ile anlatarak bir bakıma eleştiren ve daha sonrasında Fahrenheit 451, Cesur Yeni Dünya gibi eserlere ilham vermiş distopik bir eser. Kurgu anlamında çok beğendim ama diline bir türlü alışamadım. O nedenle ilk olarak kurgusunu ele almak istiyorum. Eser 26. yüzyılda, Tek Devlet altında, özgürlük ve mutluluğun aynı anda olmasının mümkün olmadığı düşüncesinden yola çıkarak ele alınmış. Bu nedenle özgür olmaktansa Tek Devlet altında konulan kesin ve tek kurallarla ben değil BİZ olarak yaşanılan ütopik bir toplum anlatılıyor. Bu kurallar o kadar güzel işlenmiş ki, uyanmaktan işe gitmeye yemek yemekten cinselliğe kadar her şeyin uyulması zorunlu belirli bir zamanı ve kuralı var. İnsanlar cam evlerde herkesin herşeyi görebileceği bir dünyada, aynı tip üniformaları giyerek, isimler değil numaralarla ve sadece tek bireye ait hücrelerde insan gibi değil de kurulmuş bir makine gibi yaşamaktadır. Ayrıca aşk, kıskançlık gibi duygular yasak olup, kimsenin annesi, babası ya da çocuğu yoktur. Herkes doğrudan Tek devlete bağlıdır. Ama tüm bu düzen içerisinde ortaya devletin hastalık olarak tanımladığı 'hayalgücü' ortaya çıkar. Hayal gücünü açığa vuran ve bununla yaşamak isteyen insanlar devlete karşı bir isyan hazırlığı içerisinde olurlar. Bunların başını da I-330 adlı kadın alır ve baş kahraman D-503 ile aşk yaşar. Bunun ardından D-503 inandığı ve itaat ettiği tek devletin kurallarını bozacak bir çok şey yapar ve BİZ olmaktan çıkarak ben olur. Neyse ki bu hastalığı fark eden devlet 'hayalgücü ameliyatı' ile tüm halkı tekrar kendine bağlar. Ve bu ameliyatı olan D-503 eskiden aşık olduğu, arzuladığı, uğruna birçok kuralı ezdiği I-330'un gözleri önünde ölüşünü kalbi titremeden izler. Yani Tek Devlet ve totaliter sistem duygulara ve hayalgücüne karşı kazanmış oluyor. Anlatılmak istenen ütopik dünyanın çok güzel kurgulandığını düşünüyorum. Ama buna rağmen bence yazarın dili çok yorucu. Kelimeler sürekli kesiliyor, anlatım kafa karıştırıyor ve devrik cümleler kullanılıyor.Ayrıca kurgunun aktarımı da çok karışık. Yazar anlattığı dünyayı zaten biz içindeymişiz tüm bu Tek Devlet kurallarını biliyormuşuz gibi anlatıyor. Kitabı okurken 1 saniye bile dikkati kaybetmemek ve anlamak için çaba sarf etmek gerekiyor. Belki bu yazarın kendine has üslubudur ama ben çok beğenmedim doğrusu. O nedenle kitabı, özetini içeren incelemeleri okuduktan sonra okumakta fayda var. Yani özetle güzel kurguya rağmen çok da zevkle okuduğum söylenemez. İçeriği gelince de yazarın devlete, yönetime karşı bir eleştiri ve özgürlüğün önüne geçebilen devlet kurallarını eleştirme güdüsü içinde olduğu görülüyor. Zaten bu nedenle de uzun bir süre boyunca kitabın basımı yasaklanmış. Ayrıca bana mı öyle geldi bilmiyorum ama Tek Devlet, uyulması gereken kurallar uyulmazsa verilecek olan cezalar ile Tek Tanrı inancı ve inanmanın gereği olan kurallar arasında bir bağdaştırma olabileceği dürtüsü uyandı bende. Tabi bilemiyorum belki yazar bunu hiç düşünmemiştir, bu tamamen benim ütopyamda canlanmıştır. Sonuç olarak çok da zevk alamadan, anlamakta güçlük çekerek okuduğum bir distopyaydı. Daha öncede dediğim gibi incelemelerine bir göz gezdirdikten sonra okumakta yarar var. Herkese iyi okumalar...
Biz
BizYevgeni İvanoviç Zamyatin · İthaki Yayınları · 20209,3bin okunma
··
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.