İsyankar Ruhlar...Jack London, klasikler dünyasının dahi çocuğu,yaşam prangalarına karşı her zaman isyan etmiş realist bir devrimci...
London okumak beni hep farklı atmosferlere götürüyor.Onun dünyasına ayak bastığımda ruhumda hep bir acizlik,şımarıklıkla baş başa kalıyorum.Bu Midas'ın Muritleri'nde de ,Suikast Bürosu'nda da,Demir Ökçe'de de,Martin Eden'de de oldu.Şimdi de Meksikalı...
Birbirinden farklı suratınıza şamar niyetine inen on farklı hikayeyle karşı karşıyasınız öncelikle.
Mesela küçük sıska Johnny;Johnny'nin hayatına dahil oldukça günde iki öğün yemek yemenin şımarıklığını yaşıyorum bünyemde aslında farkında olmadan ne kadar küstah hayatların içinde olduğumu anlıyorum.Ya da ne bileyim Rivera nam-ı diğer Meksikalı...Onun suskunluğundaki isyana baktıkça içimdeki korkaklığı buram buram hissediyorum.Birșeyleri eyleme dökememenin korkaklığını.
Veya meltemle gelen Nam-Bok ile içimdeki isyanları etrafımdakilere aktaramamanın acizliğini,küçük görülmeyi,gerçeğin aslında yalanla bir tutulduğu Dünyadaki yalnızlığı yaşıyorum.
Frederick A.Drummond'la ise içimdeki çelişkilere şahit oluyorum.Onlarla savaşmayı deniyorum ama her seferinde mağlubiyetle çıkıyorum bu savaşlardan.
Her hikaye ayrı bir Ben çıkarıyor Bana...Bunu London'un isyanlarına borçluyum.Onun için klasikler dünyasında her zaman benim açımdan saltanatı daim.
Eğer yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgiyi doğanın kanununa göre görmek istiyorsanız okuyun bu eseri! Ve görün insan denilen varlığın ne kadar yabani,ne kadar menfaatçi ve ne kadar aciz olduğunu...
Tabi bir de Umut kırıntılarının yaşatıldığı sıska bedenleri ama devrilmez ruhları tıpkı Meksikalı gibi...
Sağlıkla Kalın...