Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

394 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
''SÖZ VERMİŞTİN BANA''
Yazıma çevirmen Nihal Yalaza Taluy'u övmekle başlamak istiyorum. Kendisinden daha önceden de çeviriler okumuş olmama rağmen, dikkat etmemiştim, bu kez daha dikkatli okudum ve harikulade bir okuma süreci oldu. Yayınevinin benim için önemi olmasa da İş Bankası'nın böyle değerli çevirmenlerle iyi işler çıkardığını da es geçmemem gerekir. Dostoyevski ile yollarımız ilk kesiştiğinde onu çok fazla anlayamamış ve beğenememiştim, zaten lisedeydim. Bu yüzden okuduğum kitapları sil baştan kaliteli çevirilerden tekrar okuyorum. Nihal Yalaza Taluy, Rusça çeviride ilk tercihim, fakat size bir güzellik yaptım, Nesrin Altınova'nın çevirisine de baktım. Nesrin Hanım, Fransızca çevirir genelde, Rusçası var mı bilmiyorum. Anlam olarak hiçbir sıkıntı gözüme çarpmadı. Sadece akıcılık yahut hitap etme konusunda Nihal Hanım bana daha yakın hissettirdi. Artık romana gelelim mi? Efkar basarsa karışmam. :) Bir yazar, pastanenin birinde köpeğiyle her gün gelen yaşlı bir adama dikkat kesilir. Hâl ve hareketleri oldukça gariptir. Derken, zaman içerisinde o adamın hayatına bir şekilde dahil olur. Romanda, bu adam evladı tarafından üzüntüye uğratılan ilk babadır. Sanki babaların kaderleri yarım akıllı kızlarının aşk maceralarıyla mahvolmak üzerine kuruludur. Bir insan duygularına hakim olamayabilir, onları değiştiremeyebilir. Bu zaten çok zor bir şey. Lakin bir insan hareketlerini kontrol edebilir. Bu konuya tekrar döneceğim. Kitapta sevimli, ağzının tadı yerinde, huzurlu bir aile var. Genel kurgu, bu aile ve onların yaşadıkları üzerine denebilir. Evin reisi Nikolay Sergeyiç İhmenev, adam gibi adam, dürüst, namuslu, şefkatli bir babaydı. İşte tam da bu yüzden namussuzun biri onun karşısına çıktığında adamın hayatını altüst etti. Kötüleri kandırmak zordur, fakat namuslu ve iyi bir insanı kandırmak kolaydır derler. Çünkü bu insanlar herkesi kendileri gibi zannederler. Karşılarındaki insanın hançerlerinin bile dansöz gibi kıvrılacağını bilemezler. Prenslik ünvanından başka bir özelliği olmayan kötü kalpli Pyotr Aleksandroviç Valkovski'ye emrinde çalışacak namuslu bir adam lazımdır. Yıllarca malına mal katan, her türlü para hesabını ince ince yapan bu adama, bir gün kendi zayıf karakterine bağlı sebeplerle sırt çevirir ve dahası adamcağınızın malını mülkünü de yalan eder. Fakat bu olaylardan önce oğlu gerizekalı Alyoşa'yı (Allahım kibar olmak falan istemiyorum) bunların yanına sözde sürgüne gönderir. Çünkü İhmenev o kadar namusludur ki bu aptal oğlan onun yanında bir parça düzelir diye düşünür. Evde de genç bir kız var. Hadi tahmin edin ne olabilir? Bunların arası mal mülk meselelerinden açılınca, İhmenev, ailesini toplar ve şehre gelir. Henüz yarımakıllı kızı Nataşa ile prensin oğlu Alyoşa arasında bir duygu yoktur. O esnada kitapta anlatıcı rolünü de üstlenmiş Vanya ile İhmenev ailesi güzel bir dostluk kurmuştur. Evin kızı, gerizekalı Alyoşa ile yakınlaşmadan evvel, aslında Vanya ile evlenme kararı vermiştir. Lakin Alyoşa bunları evlerinde ziyaret etmeye başlayınca gönlü Alyoşa'ya akmış ve kara sevdanın karasına bulaşmıştır. Zaten babalarının arasındaki gerginlik 7 mahalleyi aydınlatacak elektriği barındırırken bir de bu olay olunca, İhmenev Reisi artık çok kötü günler beklemektedir. Zaman ilerledikçe sadece çevirinin güzelliğinden kitabı rahatlıkla okudum. Fakat bende aptal alerjisi var. Yani bir budalalık görünce bu o anlık bir şeyse hoşgörülüyümdür, insanlık hali der geçerim ama bu durum mütemadiyen tekrarlanan bir durumsa, mümkünse oradan uzaklaşır mümkün değilse o insana gözlerime hakim olamadığım bakışlar fırlatarak ve dahi dilimi de kasıtlı olarak tutmayarak tepki veririm. Bu yüzden kitabı yüzüme Instagram filtreleriyle yaşlılık gelmişçesine okudum. Anneannemin komşuluk ilişkisinden de kaynaklı bir akraba vakamız olmuştu. Bir babanın aptal kızının aldığı kararlarla başının nasıl önüne eğildiğini bu yüzden iyi bilirim. İşte İhmenev'in biricik kızı babasının onurlu başını, Alyoşa için nasıl eğdirdi, Vanya'nın gözleri ile okumuş bulunmaktayız. Ruslar mı ilginç Vanya mı bilmem ama o da değişikti yani. Kitap boyunca İhmenev'in kızı Nataşa'ya olan desteğini sürdürdü ve gerçek bir dost gibi davrandı. Kahır, insanı birden yıkmaz. Ha üzüntüyle yüz felci geçiren insanlar da duydum. Kahrın hususiyeti bir kurdun yaprağı tırtık tırtık yemesi gibi insanı bitirmesidir. Amma velakin sonunda kurt kelebeğe dönmez. İhmenev baba evladı için duyduğu derin sevgiyle, yine onun mahkum ettiği derin acıyla kavrulurken, o yarım akıllı kızı Nataşa seçimlerinin acı sonucunu bile bile yaşamaya gitti ve okuru ''Yapma!'' diye inletti. Alyoşa karakteri, bu kadar derin bir aşkla sevilmek için fazla ''çocuktu.'' Lakin gönül ferman dinlemiyor. Nice sevgiler gördüm, insana hatıra diye bıraktığı acı günler ve güvensizlik duygusu. İnsan, kalbinde artık o aşkı, sevgiyi taşımasa dahi, incindiği yeri her hissedişinde, yeni bir soluğa korkuyla bakar, bakabilir. Bu yüzden ta en başında insan durabilirken durmalı. Aklınız size alarmlar çalarken durun! Çünkü insan sadece duyguları filizlenmeye başladığında durabilir. Bir ağaç gibi büyüyüp palazlandığında, o ağacı kökünden söküp atamaz kimse. Ağacı kesseniz dahi, kuru kökü toprakta kalır. İşte yıllar sonra dahi o kalan köklerdir kalbinize batan. Bu yüzden insanın kalbini toprağa benzetmek mümkündür. Şimdi size soruyorum, sonu nereye gideceği belli olmayan (aslında olan) tohumları kalbinizde tatlı geliyor diye sulamak mı? Gönül işlerini hayatın bir eğlencesi gibi yaşamak mı? Yoksa yanında eğlenirken güven de duyabileceğiniz biriyle bu hayatı yaşamak mı? Hoppa ve ham bir insanı hayatınıza dahil edip, onu suçlayamazsınız. Çünkü o zaten hareketlerinin sonucunu hesaplayacak kabiliyette değildir. Lakin hep karşınızdaki insanı suçlayan bir bakış da sunmamalı. Belki de güvenilmeyecek olan sizsinizdir, bunu da düşünün. Bu yüzden insan olanadır sözlerim: KİMSENİN GÖNLÜNÜN EĞLENCESİ OLMAYIN. KİMSENİN GÖNLÜNÜ EĞLENCE ETMEYİN. Bir gün birinin ahını alanın, bir gün bir başkası ağacını yakar! *** Bir şarkı* düşüyor aklıma, sanki Natalya yazmış söylemiş. Sanki öznesi Alyoşa. İşte Alyoşa'yı severseniz ''son bakış bir miras'' olur. Onca şeyden sonra ardınızda bıraktığınız ana-babanın acısı günahınız olur. Sonrasında yaşanılanlar da işte ''bu günahın bedelidir.'' Bu hüznü hiçbir şekilde paylaşamaz, azaltamazsınız. Bir yerde bir Vanya'nın gönlünü ardınızda bırakırsanız, o almaz sizden intikamı, hatta muhtemelen o sizin yolunuza kilim olur zaten. Ama hayat... O hayat bir gün gelir sizden intikamını alır. Belki biganeden belki de aşinalardan gelir o intikam. ( sürprizbozan içeren cümle->)Alyoşa'nın bir diğerine akan yüreğinin bahanesi avutmaz içinizi. (sürprizbozan bitti.) Gündüz de geceniz de kandırmaz, kaldıramazsınız. Sitemleriniz yükselir. Hatta belki Natalya gibi siteminizi dudaklarınızdan gökyüzüne doğru bırakamaz, kendi gökyüzünüzde patlatırsınız. Hep derim ya, her insanın göğsü kendi göğüdür. Kim bilir, her birinizin göğünde ne ah'lar vardır. Ah Nelly… *youtube.com/watch?v=vk8k-XU...
Ezilenler
EzilenlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202218,5bin okunma
··
392 görüntüleme
Nesrin A. okurunun profil resmi
"Bir insan duygularına hakim olamayabilir, onları değiştiremeyebilir. Bu zaten çok zor bir şey. Lakin bir insan hareketlerini kontrol edebilir." demişsiniz ya, benim de hep savunduğum, nice beladan kurtulma yolu; dilde, davranışta, bakışta denge için elzem bir öğüt. Elinize sağlık. Bir de tabii ki site için çok önemli bir çeviri kaynağısınız, bunu yeniler ve bilmeyenler için bir yere not etmeli :)
K. okurunun profil resmi
Teşekkürler Nesrin Hanım, okur arkadaşlarımızın hepsi bir şeyler katıyor siteye, ben de bir şeyler yapmaya çalışıyorum elden geldiğince. :)
Beyza okurunun profil resmi
İz bırakan cümlelerin ve şarkıdaki mesajların doluluğuyla çok beğendim canım ablam. "Çünkü insan sadece duyguları filizlenmeye başladığında durabilir. Bir ağaç gibi büyüyüp palazlandığında, o ağacı kökünden söküp atamaz kimse. Ağacı kesseniz dahi, kuru kökü toprakta kalır. İşte yıllar sonra dahi o kalan köklerdir kalbinize batan. Bu yüzden insanın kalbini toprağa benzetmek mümkündür." benzetmendeki büyü işledi adeta. Durup düşündüren, insanı kendisiyle yüzleşmesine vesile olan incelemelerin bıraktığı etki başka oluyor. Kocaman yüreğine sağlık ablam. ^_^
K. okurunun profil resmi
Senin de yüreğine sağlık Beyzam. 💛
Bu yorum görüntülenemiyor
Rahime okurunun profil resmi
Yeşilçamvari bir kitap desene Ezilenler. :) İhmenev'i Yaprak dökümünün Ali Rıza Bey'ine benzettim. Alyoşa tabii ki Nuri Alço, Nataşa'da Müjde Ar. Daha ne olsun. :) Eline sağlık Kübra güzel inceleme olmuş.
K. okurunun profil resmi
Nataşa'nın olduğu kısımlar tam olarak Yeşilçam. :) Gerçi İhmenev babanın olduğu bir sahne vardı, o da öyleydi. Sevgiden nöbet geçirir gibi haller, garip taşkınlık içeren cümleler falan. :):) Teşekkür ederim Rahime. :)
Ayhan GÜVEN okurunun profil resmi
Çevirenler ve kitabın yayınevi benim de çok dikkat ettiğim bir konudur. Okuyacağım kitabın çeviri kalitesinin de en iyisi olmasını isterim her zaman bu konuda bilgi almak güzeldi. Ayrıca kitabı daha çok merak etmemi sağlayan güzel bir inceleme yapmışsınız . Yüreğinize, kaleminize sağlık 🙂
K. okurunun profil resmi
Teşekkürler. :)
Ferah okurunun profil resmi
Benim ah'larım daha cebimde duruyor Kübra salmadım ortalığa. İncelemeni bir kere daha okuyup savuracağım hepsini. O güzel yüreğine binlerce kez sağlık huzur diliyorum.
K. okurunun profil resmi
Ah'ların, ah ettirenlerin yakasına yapışsın. Sağol Ferah ablam. Sen birçok insana adın gibi yaklaştın, ferah bir nefes oldun. Sana da nefes olanlar çıkar inşallah karşına.
Murat Özcan okurunun profil resmi
Mazlum Beyhan, ayşe hacıhasanoğlu, ataol behramoğlu, bunlarda iyi çevirmendir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.