Hermann Hesse ile tanışmamış olsaydım ilkgençliğimde, nasıl bir insan olurdum, nasıl bir yaşamım olurdu bilemiyorum. Doğu'ya Yolculuk da onun okuduğum ilk kitabı. İncecik ama yine de upuzun, dolu dolu bir yolculuk sanki.
Lise yıllarında, insanın yaşamın ne olduğu ve nasıl yaşanması gerektiği konusunda fikirlerinin oluşup oturacağı o en kritik zamanlarda zihnimi dolduran sözcükler çokluk Kamuran Şipal'in Türkçesiyle Hermann Hesse'nin cümlelerini oluşturanlar olmuştur.
Ondan öğrendiklerim yaşamımı kolaydan, rahattan, akla uygunluktan çok uzaklara sürükledi. Zorlarla, yollarla, zihnin sınırlarında gezinmelerle, sezgi ve yüreğe kulak vermelerle geçti gençliğim. Hayaller önce bir bir gerçeğe dönüştü; sonra da teker teker kırılıp parçalandı.
Ahmet Telli'nin dizelerinde anlattığı gibi, kum taneleri avucumdan döküldü durdu. Bütün ihtilallerim başarısızlıkla sonuçlandı. Ama bir şey var yine de onlardan bana kalan ve kendimden bağışlanma dilemiyorum bu yüzden.
Zamanın ayrı parçalarında doğup ölenlerden olsak da, Hesse'yi manevi ailemden sayarım; dostum, akrabam, ailem sayarım. Her neredeyse ona sevgilerimi gönderiyorum.