Kitabı okurken, kafamda Albert Camus'un "Yabancı" isimli kitabı canlandı. Burada da topluma karşı yabancılaşan bir karakter vardı, öğretmen. Duygularını yitirmiş insan topluma karşı yabancılaşır, ki baş karakter de son derece duygularını yitirmiş, topluma karşı yabancılaşmış bir karakterdi. Albert Camus'un "Yabancı"sını okurken de, bu kitabı okurken de, baş karakteri kendi yerime koyarak okuduğumda, bir anda topluma yabancılaşan biri olup çıkıyorum.
Bu kitabın en büyük özelliği, şiirsel bir özelliğe sahip olması ve bu sahip olduğu özelliğiyle okuyucuya sıkmaması; aynı zamanda okuyucuya seslenerek yazılması ve bunun okuyucuya samimiyet bırakması. 70'lerde yazılmış olmasına rağmen bu kitabın, günümüzde de benzer olaylarla karşılaşıldığı gerçeğini değiştirmiyor ve günümüze tokat niteliğinde diyaloglar söz konusu.
Hayatı sorgulatan kitaplardan birisi de bu işte. Hayatı da sorgulayamazsak, hayatımız anlamsız bir şekilde geçer gider. İşte burada, hayatı sorgulama anlamında böyle kitaplar devreye girer. Bir kitabın içini açıp, "iyi ki kitaplar var" sözünü gördüğümdeki huzurla yazıyorum bu satırları.