Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
İlk olgu: Çalışmalarımız birilerinin hoşuna gitmedi. Soru: Kimin? Gözlem: bir uzaylı beni ziyarete geldi. Kıyamette Bir Milyar Yıl İthaki Yayınlarının Bilimkurgu Klasikleri serisinin 2. kitabı AN ve BN kardeşlerin 1977 yayımlanan romanıdır. Eser yazarların sonsözünde de belirtikleri üzere romanın alt metninin kendisini kontrolsüzce gösterip durması nedeniyle dönemin üst otoriteleri tarafından rahatsız edici bulunmuş, eser yazarlar tarafından görece küçük değişiklikler yapılarak 1977 yılında sansürlenmiş şekliyle yayımlanmıştır. İthaki Yayınlarının yayımladığı, Hazal Yalın’ın çevirisini yaptığı bu kitap Türkiye’de Rusçadan Türkçe ‘ye eksiksiz olarak çevrilip, yayımlanan ilk kitaptır. Başta bir polisiye roman gibi başlar; ana karakterimiz astrofizikçi Dimitri Malyanov sıcak bir temmuz gününde evinde araştırması üzerinde çalışmaktadır. Eşini ve oğlunu evde çalışabilmek için eşinin annesinin yanına tatile göndermiştir. Ancak çalışması arka araya gelen yanlış telefon aramalarla bölünür. Sipariş etmediği halde içerisinde yiyecek ve içki bulunan teslimat alır. En ilginç olanı da elinde eşi tarafından yazılmış bir notla gelen ve eşinin ilkokulda yakın arkadaşı olduğunu söyleyen seksi bir kadının geceyi onun evinde geçireceğini söylemesidir. Bir yandan bu olaylar gerçekleşirken bir yandan da arkadaşları üzerinde çalıştığı araştırması hakkında sorular sormaya başlarlar. Bu onun için şaşırtıcıdır çünkü daha önce yaptığı işler üzerinde hiç ilgilenmeyen arkadaşları ısrarla ne üzerinde çalıştığını merak etmektedir. Ertesi gün kapısı bir kriminal dedektif tarafından çalınır. Dedektif, arkadaşı ve karşı komşusu olan Snegovoy’un dairesinde ölü bulduğunu, bu cinayete intihar süsü verildiğini ve kendisinin cinayet şüphelisi olduğunu söyler. Olanlar karşısında oldukça şaşkına dönen ana karakterimiz Malyanov ve arkadaşlarının hikayesi bu noktadan sonra başlar. Astrofizikçi Malyanov yakın arkadaşı biyolog Vayngarten vasıtası ile mühendis Zahar Gubar ve oryantalist Glukhov ile tanışır. Malyanov’un diğer bir komşusu matematikçi Veçerovski’ye giderek olayları tekrardan değerlendirirler. Bu isimler kendi alanlarında oldukça başarılı isimlerdir ve araştırmaları dünyayı değiştirecek niteliktedir. Ancak hepsinin ortak sorunu çalışmaya başladıkları an beklenmeyen olaylarla çalışmalarının bölünmesidir. Sanki bir güç tarafından çalışmalarına izin verilmemektedir. Karakterler kendi hikayelerini sırasıyla anlattıklarında gerçeğin farkına varırlar. Uzun zamandır dünya dışı bir uygarlık dünyada yapılan bilimsel çalışmaları takip etmektedir. Karakterlerimizin yaptıkları çalışmalar onlar için endişe verici bir noktaya geldiğinde, tesadüfi olaylarla bu araştırmaları durdurmaya çalışırlar. Ancak Vayngarten’ın hikayesinde olduğu gibi bu tesadüfi olaylar karakterlerimizi durdurmaya yetmediğinde, yaptıkları çalışmalarından vazgeçmeleri ve bu çalışmalarla ilgili bütün malzemeleri yok etmelerini önermeye ziyarete gelirler. Bunu neden veya niçin istediklerini açıklamazlar ancak her şeyin doğal süreçte ilerlemesi için gerekli tedbirleri aldıklarını söylerler. Eğer karakterlerimiz onların taleplerini yerine getirse insani doğalarından kaynaklanan anlaşılır arzularını tatmin etmek için ellerinden geleni yapacaklarını eğer taleplerini reddelerse de daha sert tedbirler alacaklarını söylerler. “Fantastik olayları fantastik olmayan varsayımlarla nasıl açıklarsın?” Entelijansiyan karakterlerimiz her ne kadar kendi hikayelerine inanmak isteseler de başlarına gelen fantastik olayları fantastik şekilde ifade etmenin -bilim insanı olarak- hayat görüşlerine ters düştüğünün farkındadırlar. Yaşanan bu olayları kendi çevrelerinde veya medyada dile getirmenin kendilerine büyük zararları olacağının; saygınlıklarını yitireceklerinin, bilim insanı olmaktan çıkacaklarının, artık ciddiye alınmayacaklarının bilirler. Bu anlamda yardım isteyecekleri, akıl danışabilecekleri kimseleri yoktur. Yazarların da belirtiği gibi karakterlerimiz artık “YALNIZDIR”. Başlarına ne geldiğinden daha önemlisi bundan sonra nasıl davranacaklarıdır. Bir seçim yapmaları gereklidir. “Eviniz yandığında ya da fırtınada yıkıldığında ya da sel alıp gittiğinde eve ne olduğunu değil, şimdi nerede yaşayacağımızı, nasıl yaşayacağımızı ve ondan sonra ne yapacağımızı düşünmelisiniz…” Görülenin aksine Kıyamette Bir Milyar Yıl romanı bilimkurgu öğelerinin hiçbirine yer vermeyen bir bilimkurgu klasiğidir. Uzaylılar tarafından organize edildiği düşünülen, birbirinin peşi arkası gelişen, gerçek üstü olayları gayet bilimsel çerçevede açıklama çabası peşinde olan karakterlerin hikayesi, kendilerini sorguladıkları gibi alttan alta dönemi ve insan psikolojisinin eleştirisini de ortaya koyar. Uzaylıların ne oldukları, nerden geldikleri, neler yaptıkları, uzaylıların tasvirleri verilmez. Vayngarten kendisini uzaylıların ziyaret etiğini söylemektedir ancak gelen kişi kızıl saçlı diye tarif ettiği bir insandır. Kitapta size birtakım olaylar anlatılarak görmenizin istendiği verilmiştir. Bunların doğruluğu da sorgulanmaz dikkat çekilen nokta bundan sonra karakterlerimizin ne yapacağı sonra ne olacağıdır. Polisiye hikâye olarak başlayan kitabımızın ilerleyen bölümlerinde bilimkurgu mu acabaları ile karakterlerimizin üzerinde baskı yaratılmıştır. Malyanov başına gelen ve onda baskı yaratan bu olaylara ısrarla yüksek bir uygarlığın neden olmuş olacağına inanmak isterken, Veçerovski ise baskı yaratanın ne olduğunu tanımlamanın önemli olmadığını baskı altına nasıl davranılacağının önemli olduğunu söyler. Veçerovski’ye göre Malyanov’un bu yönelimi tamamen insani bir bilinçtir; bilinçaltında insan kendi rahatsızlıklarını aşmaktan çok, bunlara neden olanı bulmamaktan rahatsızlık duyar. Malyanov’un durumunda “kendi rahatsızlığı, düşmanını bulamamaktan duyduğu rahatsızlıktan daha azdır.” Oysa ortada artık ne dost ne de düşman vardır. Olan olması gerektiği için olmuştur. Hepsi doğal bir örüntüdür. Strugatski kardeşler bu doğal örüntüyü “Homeostatik Kâinat” anlayışı ile açıklarlar. Homeostetik Kâinat anlayışında “yapının korunumu esastır”. Evrende madde ve enerjinin korunumu yasaları söz konusudur. Evrende bulunan enerji ne yok edilebilir ne de yoktan var edilebilir. Aynı şekilde maddeye uygulanan işlemler ne olursa olsun sistemde var olan madde miktarı hep aynı olacaktır. Bu Homeostatik Kâinat anlayışının birer parçasıdır. Ancak entropi yasasına göre de evren sürekli bir düzensizliğe yönelme peşindedir. Bu durum Homeostatik Kâinat anlayışı ile çelişiyor gibi gözükse de akılın aralıksız yeniden üretimi yasası ile dengelenmektedir. Yani evren her an kendini kaosa sürüklerse de sürekli üreten insan akılı bu kaosa karşı tedbirler bulabilmektedir. Eğer sadece entropi yasası mevcut olsaydı kâinatın yapısı bozulur sürekli bir kaos ortamı söz konusu olurdu, sadece aklın sürekli yeniden üretimi yasası mevcut olsaydı da doğanın doğasını değiştirmeye yönelen baskın bir akıl olurdu. Sürekli oyunun kurallarının değiştiği bir oyun içerisinde yaşamak gibi olurdur. İşte Homeostatik Kâinatın özü de “entropi ile aklın gelişimi arasındaki bu dengeyi sürekli kılmaktır. Bu nedenle yüksek bir uygarlık mevcut değildir. Yaşanılan olaylarda homeostatik kâinatın insanlığın yüksek bir uygarlığa evirilmesi tehdide karşı gösterdiği tepkiden başka bir şey değildir. Kâinatın kendini savunmasıdır.” Yani bütün bu yaşananlar karakterimizin araştırmaları bir milyar yıl sonra kıyamette neden olmasın diye yaşanmaktadır. Tam burada karakterlerimizin bu yapacakları seçime gelirsek bu seçim; kitabın sonunda öğrendiğimiz gibi kâinatın savunması ile savaşarak ölmek yahut vazgeçmektir. Çünkü kâinat savunmasında oldukça sağlam kozlara sahiptir. İnsanı, insandan daha iyi tanımaktadır. Onu arzuları ile tatmin edemeyeceğini anladığı anda sevdiklerini elinden alma imkanına sahip olduğunu bize açıkça göstermektedir. Arzularımızın karşı konulamaz şekilde tatmin edilmesi söz konusu olduğunda ya da toplum tarafından sapkınlıklarımızla yargılanacağımızı anladığımız zaman ya da sadece korkuyorsak ya da belki en anlaşılır olanı sevdiklerimizin hayatı söz konusu olduğunda hangi seçim en anlaşılır olanıdır? Yok canım olur mu öyle şey tabii ki “Kâinatla” kanımızın son damlasına kadar savaşacağız! Kâinat söz konusu olduğunda nasıl savaşabilirsin ki? Strugatski kardeşlerin de dediği gibi karakterlerimiz uydurma olmayan içimizden insanlardır. Onlara hangi yılda hangi şartlarda olursak olalım rastlayabiliriz. Belki onlardan biri olabiliriz. Veçerovski’nin de dediği gibi üzerimizde hissettiğimiz sanki sadece bizim başımıza geliyormuş gibi hissettiğimiz baskılar aslında bize özgü değildir. Başımıza gelen felaketler de sadece bize özgü değildir. Belki de zamanla bu baskı ile yaşamayı öğrenecek hatta onu bize zarar vermeyecek şekilde yönlendirebileceğiz. Eğer teslim olmaz ve anlar, anlar ve teslim olmazsak bir milyar yılda çok hem de çok şeyler olur. “Ayaklarının üzerinde ölmek, diz çökerek yaşamaktan daha iyidir."
Kıyamete Bir Milyar Yıl
Kıyamete Bir Milyar YılArkadi Strugatski · İthaki Yayınları · 20151,788 okunma
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.