Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

124 syf.
7/10 puan verdi
·
13 saatte okudu
Hauptmann bu eserinde 1849 Mart Devrimi öncesinde Silezya'da meydana gelen dokumacıların isyanını natüralist bakış açısıyla okurlarına aktarır. Yazar bu tarihi olay için Silezya'daki dokumacıların yaşam koşullarını, içinde bulundukları sefaleti kayda geçmeden önce belge ve dokümanları inceler, olayın meydana geldiği yöreye inceleme gezisine çıkar ve gerçek olaylara büyük ölçüde bağlı kalarak eserini yazar. Kitapta anlattığı üzere oradaki dokumacıları sefaleti çok büyüktür. Sabah akşam demeden, gece yarılarına kadar çalışan çoluk çocuk, hasta yaşlı pek çok insan bu sefaletten payına düşeni fazlasıyla almaktadır. Dur durak bilmeden üreten bu kesim yine de aç, sefil ve hastalıklıdır. 5-6 kişi aynı saman döşeğini paylaşır, hayvan leşleriyle açlıklarını bastırır, köpek etiyle ziyafet çeker, dışkı içinde yiyecek bir şey arar. Verem, çocuk ölümleri, geri zekalılık ve alkol tutkusu başlıca sefalet göstergesidir. Ve tüm bunların karşılığında işverenlerden sadaka miktarınca bir gelir elde ederler; bunu da binbir rica ve minnetle alırlar. Yazar eser boyunca sosyal zıtlıkları fazlasıyla gözler önüne serer. Çalışan kitleyle işveren kesim arasındaki uçurumu tasvirleriyle okuyucuya sömürünün ne boyutta olduğunu gösterir. Dokumacılar önce sabır gösterirler, sonra tepkisel davranışlar sergilerler ve en sonunda bu tepkisel davranışlar isyana dönüşür. Yazarın dokumacılar lehine taraf tuttuğu aşikârdır ancak olaylara fabrikatörlerin gözüyle de bakar. Onların yaşadığı sıkıntıları, makineleşme ile hız kazanan pazar ve rekabet sorununu da işin içine katar. Aslında burada yazar, insan hayatının sanayi öncesi ile sanayi sonrasının özetini sunar. Pek çok insan sanayi öncesi bağımsız işlerde çalışırken, nispeten barış içinde yaşam sürerken makineler ekonomik bağımsızlığa son verir. Ayaklanmada da dokumacıların dokuma tezgâhlarını parçalamaları aslında sömürülen emeklerinin bir intikamıdır. Yazarın Nobel ödülü almasından sonra bu eserin Almancaya çevrilmesi biraz zaman almıştır. Oyunun Silezya lehçesiyle yazılmış olmasından dolayı çeviriyle uğraşılmak istenmemiş ya da o sırada baskıcı bir zihniyet buna izin vermemiş olabilir. Türkçe çevirisinde bozuk olarak nitelendirilen cümle ve kelimeler ise eserin orijinal haliyle ilgilidir. Bozuk olarak düşünülen Türkçe aslında bozuk Almanca çevirisidir.
Dokumacılar
DokumacılarGerhart Hauptmann · İmge Kitabevi · 200161 okunma
··
94 görüntüleme
Tukama okurunun profil resmi
SİLEZYALI DOKUMACILAR Gözler kupkuru, yaş yok gözlerde bir damla. Oturmuşlar tezgâhları başına, diş bilerler. Dokuruz kefenini senin, hey Almanya, Almanya, dokuruz sana bir yuf, bir yuf daha, bir yuf daha, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha! Yuf o tanrıya, tapındığımız tanrıya, soğuk kış gecelerinde biz, aç çıplak yalvardık yakardık, umutlandık, bekledik boşuna, komadı bizi insan yerine, aldattı bizi, alay etti acımızla. Dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha! Yuf o krala, zenginlerin adamına, halkın yoksulluğuna hiç aldırmayan o krala, bir de soyar bizi varana dek son kuruşumuza, kurşunlatır köpekler gibi sokak ortasında bizi. Dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha! Yuf o anayurda, bağrımıza bastığımız anayurda, yalnız alçaklığın, utancın çiçeği yetişir üzerinde, ve çiçekler soluverir, çiçekler açar açmaz, anide, solucanlar büyür ve kurtlar, kokuşmuşluğun kucağında. Dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha! Dokuruz ha dokuruz, senin sonunu dokuruz, gece gündüz, inleyen tezgâhlarda mekiklerimiz savrula savrula, sana kefen dokuruz, ey koca almanya, sana kefen dokuruz, dokuruz sana bir yuf, bir yuf daha, bir yuf daha, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha! Heinrich Heine
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.