- İnanmayan bir adamla çalışmak dünyanın en güç işidir.
Artık bunalmıştım.
- Bütün dediklerinizi yapıyorum. Bu yetişmez mi? İnanmağa ne lüzum var?
- Hiçbir şey yapmayın, yalnız inanın, bize bu yeter…
Halit Ayarcı bu sefer gerçekten hiddetliydi:
- Çünkü bana evvelâ inanç lâzım. Saf kalbe bu işin doğruluğuna inanç… Siz çürümüş insansınız… Eski ruhsunuz! Hayata inanmayan insanla çalışılmaz. Daha Ahmet Zamanî’nin mevcudiyetini bile kabul etmediniz…
- İyi ama, yok bu adam… Yok. Tarihlerde yok! Bana tek bir kâğıt gösterin, sadece bir isim gösterin, yeter.
Doktor Ramiz:
- Eski moda laflar… diyordu. Tarih, günün emrindedir. Ben sana yüz meselede yüzlerce kâğıt gösteririm ki yalandır, bundan ne çıkar? Mevcut olmasa adını bilmezdiniz, ondan konuşmazdınız… Bütün mesele şuradan geliyor: Kendinizi zamanınızdan üstün görüyorsunuz… Entellektüel gururu. Ben bütün hakikatleri bilirim, demek istiyorsunuz! Hayır, azizim, öyle bir şey olamaz. Bir insan bütün hakikatleri bilmez, bilemez…