Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Niçin hiçten hiç çıkar? 1. "Başkasına söyleyebileceğim ne sözüm var benim bana ait olan?" Bu soru, şu şekilde de dile getirilebilirdi: 2. "Başkasına söyleyebileceğim ne sözüm var benim?" Ya da şu şekilde: 3. "Başkasına söyleyebileceğim ne sözüm var?" Bu soru cümlelerini öncelikle birer 'soru' olarak değil, sadece birer 'ifade' olarak ele almayı denersek, ilk göze çarpacak olan, daha doğrusu gözün kendisine çarpması gereken şey şudur: kayıp. Lâkin bir 'ifade' kaybı değil, 'vurgu' kaybı... Vurguda azalmayı, ifadede bir azalma olarak kabul etmeli mi? Bu, 'ifade' sözcüğüne verilen anlama bağlıymış gibi görünüyor. 'İfade etme' salt bir dile getiriş mi demek? Ya da bir başka deyişle, 'ifade' aynı zamanda dile getirilenin içinde duran niyetin adı mı? Her neyse, isterseniz, sorumuzun saçaklanmasına izin vermeyelim de şimdilik sadece kaybın kendisi üzerinde duralım: İlk ifadenin sonunda yer alan 'bana ait olan' vurgusu, esasen, hemen önündeki 'benim' zamiriyle dile getirilmiş olduğundan ve bu zamir zaten 'bana ait olan'daki mülkiyeti ifade ettiğinden ikinci soru cümlesinden tayyedildi; tıpkı üçüncü soru cümlesinden de 'benim' zamirinin tayyedildiği gibi... Evet, 'benim' zamiri de diğeri gibi dışarıda bırakılmalıydı; zira bu zamir aracılığıyla söz'e ilişkin mülkiyet talebi 'sözüm' kelimesinde dile getirilmiş sayılmalıdır: 'sözüm', yani 'benim sözüm'. O halde 'sözüm' dendikten sonra niçin ayrıca bir de 'benim' zamiri kullanılsın ki?! Dilde ekonomi kaidesini de hatırlayacak olursak molla kasım'ın bu itirazına da hak vermemiz gerekiyor. İmdi, artık bu soru cümlesini bir 'ifade' olarak değil, salt bir 'soru' olarak ele alabilir miyiz? Sanmıyorum. O halde, ulaştığımız noktayı bir kez daha hatırlayalım: - "Başkasına söyleyebileceğim ne sözüm var (benim bana ait olan)?" Bu soruyu aynı ölçütlerden hareketle niçin şu şekilde ifade etmeyelim? 4. "Başkasına söyleyebilecek ne'yim var?" Öyle ya, söyleyebilecek bir sözümün olup olmadığını bir sorunun konusu kılmam, aslında söyleyebilecek bir 'şey'imin olup olmadığını soruya getirmem demek değil midir? Üstelik bu 'şey' zaten 'söyleyebilecek' sıfatıyla nitelendiğine göre, o şey'i niçin ayrıca 'söz' kelimesiyle belirgin kılmaya çalışayım ki? Aslında soruyu bu şekilde dile getirmekle, söze dönüşebilecek bir şey'in bende (var)olup olmadığını sormuş oluyorum. Bu durumda vurgu, her halukârda birşeyin -söz'ün ve/veya söylenebilecek birşeyin- var olup olmamasıyla alâkalı... Eğer böyleyse, "Bende dile getirmeye değer birşey var mı?" suâlini, niçin "Bende birşey var mı?" şeklinde sormayayım? Sorabilirsem, sözün değil, söze değer şeyin varlığını sorumun konusu yapmamdan ve sözü de teferruata ilişkin ikincil bir nitelik saymamdan daha tabii ne olabilir?! Bizâtihi 'söz' değil de 'söze gelen/gelecek olan' önemli oldukda, bunun başkasına aktarılması sorunu da işbu düzeyde önemini yitirecektir. O halde ben de tekrar sormayı deniyorum: 5. "Ne'yim var?" Yani: Söze gelsin ya da gelmesin söze gelmeye değer ne'yim var? Öylesine alelıtlak "Ne var?" değil, "Bende/bana ait ne var?" Ancak dikkat edilmeli ki varolan (herhangi)birşeyin benimle ilişkisinin ne olduğunu sormuyorum; sorduğum sadece benimle ilişkilendirilebilecek birşeyin var olup olmadığı! Hadi bir adım daha atalım: Bende birşeyin (var)olabilmesi, herşeyden evvel benim (var)olmamı zorunlu kıldığı gibi, benim varolmam bende (söylenebilecek) birşeyin varolmasını nâtıkıyetim gereği zorunlu kılar. Çünkü -Cevdet Paşamızın o güzel ifadesiyle- gayr-ı vâki vâkî olamaz! (Ex nihilo nihil fit!) Hâsılı, iddiacısı olunan 'ben'de söze gelecek birşey yok! Nasıl olsun ki bir kere ortada 'ben' yok! Bir 'ben' olaydı, hiç değilse 'birşey' olurdu ve birşey olunca, söz de olurdu! Oysa iddiacısı olunan ben 'birşey' bile değil, 'hiçbirşey!' VE kural şu: "Hiçten hiç çıkar!"
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.