Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

392 syf.
5/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Uzun bir yazıya gerek yok bence. Çünkü Kulin'in daha önce 2 kitabını okumuştum. Onlar da beklentimin altında kalmıştı. Öncelikle güzel bir giriş yapılmasına rağmen bu güzel girişin orta ve finalde aynı lezzette olmaması benim için kitaptan soğumama en büyük engel oldu. Kurgu ve konunun ileride nelere gebe kalması ve yaşanabilecek olayların okuyucuda bir merak, bir duygu potansiyeli açısından bir boşlukta kalması da ikinci en büyük sıkıntılardan biri. Eserin konusu yaşanmış bir olaylar zinciri dahilinde yazılmaya çalışılmıştır. 1930'lu yılların başında Nazi Almanyası'nın lideri Hitler'in diktatörlüğü ve Yahudilerin çektikleri cefaları üzerine, tarihe geçmiş olayları bir kez daha hatırlıyoruz. Ari ırkını kendine amaç edinmiş Adolf Hitler kendi vatanında veya başka yerlerde yaşamış tüm Yahudilerin ölmesini istemiştir. İşte bu zulümden kaçmak uğruna binlerce Alman Yahudileri tüm dünyaya yayılmışlardır. Tabii birçoğu da Hitler'in kanlı pençesinden kurtulamamıştır ne yazık ki. Milyonlarca yakılan kitaplar da aynı insanlar gibi zulme uğramıştı ayrıca . Doktor Gerhard da, bu zulme uğramış herhangi bir insandı. Bu bilimadamları bir umut ışığı arıyorlardı. Karanlığın hüküm sürdüğü Nazi Almanyası'nda bir gün bir telgraf ile hayatlar yeşermeye başlamıştı. Bu telgraf Türkiye Cumhuriyetinden geliyordu. Kurucu ve ebedi lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk, küllerinden yeniden yaşama döndürdüğü Cumhuriyetin temellerini sağlam atmak istiyordu. Bunu eğitimle, bilimle yapmak istiyordu. Ve bu durumun önemi yıllar sonra daha iyi anlaşılacaktı. Evet, bu bilimadamlarını Atatürk istemişti. Ve faydasını da gördü ülkemiz. Çünkü cehalet en kötü düşmandır. Albert Malche, TBMM'ye ilham vermiş mimar Clemens Holzmeister, Diş Hekimliğimize en büyük faydası dokunan Alfred Kantorowicz ve sayamadığım onlarca bilim adamı. Hepsi ama hepsi büyük bir titizlikle seçildi, halk da elinden geleni yaptı bu misafirler için. Sözde milliyetçi ve şeriatçilerin provokasyonlarına rağmen. İşte böyle güçlendi, canlandı bir millet. Fakat tarih hiçbir zaman boş durmayacaktı. Acı, yıkım, gözyaşı hep olacaktı. Esasında bu yazımdan sonra ''Eee, güzel bir konu ele alınmış fakat neden beğenilmedi?'' gibi bir soru sorulması gayet normal. İşte bu güzel olabilecek konu hep başlardaydı. Tam kitap ile bağlantı kuracakken, tam bir duygu seline kapılacakken, Yahudilerin çektikleri sıkıntıları doyasıya okumak varken, işte bu durum gerçekleşemedi. Gerçekleşemediği için de eser hep durgun kaldı. Kitabın büyük bir bölümü Doktor Gerhard'ın torunları üzerine yazılmış. Aniden bir çocuk doğuyor, sonra bir diğeri ve yine bir diğeri daha. Okuyucu da bunların aşklarını, yaşantılarını okumuş bulunuyor. Güzel bir konuyla başlayan bir kitap, sırf sayfalar dolsun diye yazılmış. Bu da benim için bir hayal kırıklığıydı. Yazar ayrıca gereksiz ayrıntılara girip, 1930'lu yıllardan bu yana kadar ne kadar deprem, sel, darbe, muhtıra varsa anlatmış. Nihayetinde 15 Temmuzla kapamış.:) Sonrasında bir oh be çektim. Her ne kadar yukarıda fazla uzun bir yazıya gerek yok desek de incelemenin nasıl biteceği belli olmuyor. Gerçi bu yazımım belki de kısa zaten.:) Dediğim gibi çok güzel okunabilecek bir eser değil. Tabii çok beğenenler de var. Ama Ayşe Kulin'in çok güçlü bir yazar olduğunu düşünmüyorum. Belki ileride başka romanları ile fikrim değişir mi bilemiyorum. Kalın sağlıcakla.
Kanadı Kırık Kuşlar
Kanadı Kırık KuşlarAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20166,9bin okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.