Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

146 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
=Bir= William Faulkner'ın "Ayı" adlı kitabı aslında yazarın "Kurtar Halkımı Musa" adlı kitabında yer alan bir bölüm ve 1942'de "Kurtar Halkımı Musa" yayımlanmadan önce farklı senelerde, farklı versiyonlarla basılmış bir öykü: 1935'te bir dergide Aslan adıyla yayımlanmış, 1942'de başka bir dergideyse Ayı adıyla basılmış. Bu versiyonlar arasında en önemli olanı, 1935 yılında yazarın "Big Woods" adıyla çıkan son toplu öykülerinden oluşan kitap. Burada "Ayı"nın 4.bölümü yok, ve bu aslında iyi bir şey; çünkü bir çok eleştirmene göre Ayı'yı 20. yy'ın en iyi Amerikan öykülerinden yapan şeylerden birisi bu 4. bölümse de bir çok eleştirmen ve okura göreyse kitabın anlatısını bölen ve okuması hakikaten-HAKİKATEN-zor olan bir kısım aynı zamanda. "Ayı", Koca Ben adı verilen büyük bir ayının öldürülmesi için verilen mücadeleyi anlatıyor. Avcılar arasında bir çocuk olarak Isaac ana karakterimiz aslında ve bir kaç yıl geriye ya da ileriye giderek onun hayatındaki değişiklikleri öğreniyoruz, Isaac'in Koca Ben'le, ormanla, doğayla olan ilişkisinin gerçek toprağını bulup kök saldığı yerler de bu olaylar, özellikle de bu av olayı ve bunu okuması pek kolay olmayan, giderek çok zor ve 4.bölümde neredeyse imkânsız hâle gelen bir metin içinde okumak, öğrenmek böyle bir kaç cümleyle ifade edince hoş görünüyor ama gerçekten zahmetli, ve daha da önemlisi, en azından benim için, bir çok yazı okuyarak, bilgi edinerek anlamak mümkün olabildi 4. bölümde ve ister istemez 5. bölümde neler olduğunu. Çünkü Faulkner kitabın tamamını tamamıyle kronolojik bir sıraya dayandırmıyor , bu zihnin sıçramaları ya da yazarın olayları hisleri, zihin akışını kendi dilediği yere dilediği şekilde bağlamasıyla takip etmesi zor bir hâl alıyor. Kitabın 1.,2, ve 3. bölümleri Koca Ben'in öldürülmesi için her sene aynı yere gelen avcıları ve özelikle de Isaac'i anlatıyor: Koca Ben inatçı, güçlü, korkutucu bir hayvan ve her sene kasım ayında aynı yere gelerek avcıları kontrol de ediyor, bir meydan okuma, bir başkaldırı gibi. Ancak orman da, ayılar da, geyikler de insana ve insan kültürüne, insanın gelişme gücüne boyun eğmek zorunda, Koca Ben de diğerleri de o zaman olduğu gibi şimdi de insanların iştahının, hırsının ve doğayı insana boyun eğdirme şehvetinin kurbanı oldular. Faulkner'ın toprağın Kızılderililerden çalınması ya da siyahların sömürülmesi, doğanın sömürülmesi gibi konuları Isaac'in karakterinde bir itirafa, medeniyete bir itiraza dönüştürmesi kitabı ve öyküyü bir klasik yapmaya yeten en önemli sebeplerden birisi olsa da kendisi de bir avcı olan Faulkner'ın kendi parmağını tetikten çekmesini sağladı mı o önemli bence, en azından benim için. Kitabın 4.bölümü bilinç akışı tekniğinin herhalde cehennemi bir örneği olsa gerek. Yardım almadan okumak imkânsızdı ama buna rağmen bu bölümü bitirmem mümkün olmadı, çünkü tek bir örnek vermem gerekirse; bu çok uzun bölümün içerisinde İngilizcesi 1,600 kelimeden oluşan bir cümle var... düşünebiliyor musunuz? İşin daha kötüsü tamamı bir diyalogdan oluşan 4. bölüm diyaloğun içerisinde bile gerilere gidiyor zamanda ve gerçekten anlayarak okuyabilen olduysa tebrik etmek gerek. Boşuna Faulkner'ın birden fazla okunması gerektiği söylenmiyor. İlk okuyuşta anlamak hakikaten imkânsız. Ancak şunları da söylemek gerekiyor: yine de etkilenmemek elde değil, kitabın ilk üç bölümündeki kronolojik akışın sürükleyiciliği, geri dönüşler herhalde eserin en açık, en net hâli ve bu bölümlerin tamamı ilgi çekici, etkileyici bir atmosfer kuruyor ve bu dili sevmemeyi neredeyse imkânsız bir hâle sokuyor. Eğer 4.bölüm dahil edilmeseydi 5. bölüm de ilk üç bölümü takip ettiği için yaratılan atmosferi daha da netleştirecek, gücünü artıracaktı, ancak 4. bölümü okuyabilen birisinin hikâyeye geriye dönmesi çok kolay değil. Bu bence bir kusur. Ayı'nın yakından bağlantılı olduğu bir eser var: Conrad'ın muazzam güzellikteki Karanlığın Yüreği adlı kitabı. Bu eserler kötülüğün katmerleşip artması ve her yeri, her şeyi; ormanı ve doğayı, insanları işgal etmesini anlatıyor ve bu kötülüğün, bu şeytanlığın sorumlusu olarak insanın güce, sömürüye dayalı medeniyet arayışını, güç ve zenginlik talebini gösteriyor. Conrad'ın Kurtz'ü "dehşet... dehşet" sözcüklerini fısıldayarak Avrupa için bir Afrika ülkesini sömürmekten orman içinde kendi krallığını kurmuş, çürümüş, delirmiş olarak ölürken Isaac toprağın ve doğanın eğer muhakkak bir mülkiyet ilişkisi içerisinde anlam kazanacaksa kime ait olduğunu kavrayarak ya da bunu düşünerek duruyor ve doğaya, toprağa öyle bakıyor. Faruk Duman'da da doğa insanın gerçek yuvasıdır ve Duman da avcıları anlatır eserlerinde; Koca Ben gibi, Adapazarı'nda 1974'te öldürülen son pars da avcıların adiliği ve kötülüğünün kurbanıdır, ama Duman'ın parsı ormanı mitolojik bir hâle sokan bir hayvandır bir yandan da, ölüsü Koca Ben gibi koparılmış ayağı bir kutuda saklanarak avcıların beş para etmez anılarına, ya da bir av gösterişine dönüşmez, o ormana geri döner ve orada yolunu yitirenlere yol gösterir, fısıldar. Edebiyat onun ölüsünden ve dirisinden bir hayat çıkarır ve onu dille kutsar. Bu sabah televizyonda Trabzon Sürmene'de Ziraat mühendisi bir adamın tesisindeki ballara dadanan ayıları kovmak için onlara yemek bıraktığını gösteren bir haber izledim, adam bütün ayı ailesine yemek bırakıyor ballarını yemesinler diye, ama ayılar yine balları yiyor. Adam "bunca olana rağmen onları seviyorum "diyor. Yani, parmağı tetikten çekeceksin ve yaşamalarına yardım edeceksin. Kötülüğü, ya da medeniyetin bütün zararlarıyla yayılmasını, işgalleri yok edemeyiz, edemiyoruz ama en azından bunu yapabiliriz. Bu bana edebiyattan da önemli geliyor. Kitabı okumayı, hakkını verebilmeyi düşünen herkese şimdiden iyi okumalar. Ve bol şans:)
Ayı
AyıWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 2014124 okunma
··
192 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.